Türkistanlı velî Abdüllatîf Câmî

Abdüllatîf Câmî hazretleri, İslâm âlimlerinden ve evliyânın büyüklerindendir. Türkistan’da doğdu ve 963 (m. 1555) senesinde Harezm’de vefât etti... 960 (m. 1553) senesinde Anadolu’ya geldi. Zamanın pâdişâhı olan Kanunî Sultan Süleymân Hân ile görüşüp, sohbet etti. Kanunî, bunun sohbetlerinden çok istifâde eder ve lezzet alırdı...

SEYYİDLERİ ÇOK SEVERDİ...
Rivâyet edilir ki, o zamanlarda Osmanlılarda Nakîb-ül-eşrâf Seyyid Muharrem Efendi idi. (Nakîb-ül-eşrâf olan zât, Peygamber efendimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) mübârek neslinden olanların her türlü işleri ile ilgilenip, onların kayıtlarını tutardı.) Nakîb-ül-eşrâflık vazîfesinin ehemmiyeti icâbı, halifeden sonra gelen en yüksek mevkilerden sayılırdı. Diğer büyük zâtlar gibi, Abdüllatîf Câmi de Resûlullah efendimize ve O’nun temiz nesline âşık bir zât idi. Anadolu’da bulunurken, Kanunî Sultan Süleymân’a, Nakîb-ül-eşrâf Seyyid Muharrem Efendi’yi çok medhederek şöyle anlattı: “O, Resûlullah efendimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) neslinden çok kıymetli bir zâttır. Eğer onların (Seyyidlerin) arzusu olmasaydı, Anadolu’ya gelmez idim.” O bu sözleri ile Nakib-ül-eşrâflık müessesesinin ve Muharrem Efendi’nin ve dolayısıyle seyyidlerin mevkiini daha da yükseltmiş, onlara verilen kıymet ve i’tibârın daha da artmasına vesile olmuştur...
Bu mübarek zatın kıymetli nasihatleri vardır. Buyurdu ki:
“İnsanlar, ölüleri dirilteni büyük bildiğinden, Allahü teâlâya yakın olanlar, bunu yapmak istemeyip ölü kalbleri diriltmişler, talebelerinin ölü kalblerini diriltmeye çalışmışlardır. Doğrusu da, kalbleri diriltmek yanında ölüleri diriltmenin hiç kıymeti yoktur...”

BİR HAC DÖNÜŞÜ...
Abdüllatîf Câmî hazretleri, bir sene hac dönüşünde, yolda düşman ve eşkıya tehlikesi olduğunu haber aldılar. Memleketlerine başka bir yoldan geldiler. Yolda gelirken, bir yerde mola verip; “Burada birkaç gün istirahat etmemiz îcâb ediyor” dedi. Yol arkadaşları kabûl edip, orada konakladılar. Fakat Hâce Selâhaddîn isminde bir vezîr ve yanındaki birkaç kişi, yola çıkmakta acele ettiler. Onlar yola çıkınca, geride kalanlardan birkaçı da, yola çıkalım diye bu mübareğe arz ettiklerinde, o yine acele etmedi acele edip, yola çıkanlar, yolda düşman eline düşüp şehîd edildiler...

Toplam Görüntülenme: 1309

Yayın tarihi: Salı, 24 Şubat 2009

Bunları okudunuz mu?