Ubeydullah bin Bâki-billah

Ubeydullah bin Muhammed Bâki-billah, Hindistan’da yetişen evliyânın büyüklerinden olup, İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin hocası olan Muhammed Bâki-billah’ın büyük oğludur. Kabri Delhi’dedir. İmâm-ı Rabbânî hazretleri bu zata gönderdiği bir nasihat mektubunda buyurdu ki: 

Peygamberlerin bildirdikleri ahkâm-ı şer’iyye, hep rahmettir, iyiliktir. Yoksa, bu emirler ve teklîfler, mülhidlerin, zındıkların, sandıkları ve söyledikleri gibi, külfet, eziyyet ve işkence değildir ve akla aykırı değildir. Bunların sık sık söyledikleri (kullarına zor ve yorucu şeyler emredip de bunları yaparsanız Cennete girersiniz demek insâf mıdır, merhamet midir? Bir şey emretmemeli idi. Herkesi, kendi başına bırakıp, istedikleri gibi yiyip içmeli, gezip eğlenmeli, yatıp kalkmalı idi. Merhamet ve iyilik böyle olur) gibi lâfları, ne kadar alçakça ve ne kadar ahmakçadır. Bunlar, hiç de düşünmüyor mu ki, iyilik edenlere, şükretmek yâni, sevindiğini bildirmek, aklın istediği bir şeydir. Ahkâm-ı şer’iyye, bütün nîmetleri, iyilikleri yaratan, gönderen Allahü teâlâya karşı, şükrün nasıl yapılacağını göstermektedir. O hâlde, ahkâm-ı şer’iyye, teklîfât-ı ilâhiyye, aklın istediği bir şeydir. Bundan başka, dünyanın, hayatın düzeni, bu teklîfleri yapmakla olur. Allahü teâlâ, herkesi kendi başına bıraksaydı, kötülükten, karışıklıktan başka bir şey olmazdı. Allahü teâlânın haram etmesi olmasaydı, nefisleri, keyifleri peşinde koşanlar, başkalarının mallarına, cânlarına, ırzlarına saldırır, fenâlıklar, karışıklıklar hâsıl olur, saldıran da, karşısındakiler de, zarar görür, helâk olurlardı. Memleketlerin mamûrluğu, insanların rahatı, yâni medeniyyet olmaz, insanlık, canavarlık şeklini alırdı. Allahü teâlâyı inkâr eden, İslâmiyeti beğenmeyen, câhilliğin verdiği cesaret ve taşkınlıkla öğünen cemiyetlerin kanûnlarında, Allahü teâlânın emirlerinden çoğunun yer almış olduğu göze çarpıyor... 

 

RAHAT VE HUZUR İÇİN... 

Bütün insanların, din esaslarından uzaklaştıkça, geçimsizlik, sefâlet, işkence, sıkıntı ile kıvrandıkları görülüyor. Zenginlik ve refah arttığı hâlde, dünyadaki huzursuzluğun, insanlıktaki sıkıntının azalmadığı, arttığı göze çarpıyor. Allahü teâlâ, insanların saadetlerine sebep olan şeyleri emretti. Felaketlerine sebep olanları yasak etti. Dinli olsun, dinsiz olsun, bir kimse bilerek veya bilmeyerek, bu emir ve yasaklara uyduğu kadar, dünyada rahat ve huzur içinde yaşar... 

Toplam Görüntülenme: 1143

Yayın tarihi: Perşembe, 10 Mayıs 2012

Bunları okudunuz mu?