Şâfiî Fıkıh âlimi Ebû Türâb-ı Nahşebî
BÜYÜK GÜNAHLAR!..Ebû Türâb-ı Nahşebi'ye büyük günahlar hakkında sordular. Buyurdu ki: "Hak teâlânın bildirdiği büyük günâhlar şunlardır: Boş iddiâlar, bâtıl işâretler, gelişigüzel sözler, boş laflar gibi nefsin hevâsı olan meselelerdir."
Tevekkül sâhibi bir zât olan Ebû
Türâb-ı Nahşebi tevekkülle ilgili olarak buyurdu ki:
"Tevekkül, kendini kulluk denizine atıp, kalbini Allahü teâlâya bağlamaktır. Verirse şükür, vermezse sabretmelidir."
"Senin bize ihtiyâcın yok mu?" diye soranlara; "Allahü teâlâya muhtâc iken, size ve sizin gibilere nasıl ihtiyâcım olur. Fakirin bulduğu şey gıdâsı, mahrem yerini örten şey ise elbisesidir. Kanâat, Hak teâlâdan gıdâ (ve güç) almaktır. Hakiki zenginlik, dengin olan bir kimseye muhtaç olmaman, hakiki fakirlik ise dengine muhtâç olmandır."
NAMAZ KILARKEN VEFAT ETTİ
Ebû Türâb-ı Nahşebi hazretleri ömrü boyunca Allahü teâlânın rızâsına kavuşmak için gayret etti. Bir yolculuk sırasında Basra sahrasında 859 (H.245) senesinde vefât etti. Yanında kimse yoktu.
Vefât ettiği sırada namaz kılıyordu. Bu halde uzun müddet kaldı. Onun vefât ettiğinden kimsenin haberi olmadı. Bir topluluk yoldan geçerken kendisini görüp, yanına yaklaştıklarında vefât ettiğini anladılar. O hiçbir şeye yaslanmadan, yüzü kıbleye çevrili bedeni kurumuş bir halde idi. Bu zaman içinde cesedine vahşi hayvanlar ve kuşlar hiç yaklaşmamış ve vücûduna dokunmamışlardı. Topluluk onu kefenleyip cenâze namazını kıldı ve orada defneyledi.