bu Adamı Yut!
YÜKSEK HÂLLER SAHİBİYDİYüksek hâller sâhibi olup, devamlı ibâdetle meşgûl idi. Dünyâya hiç rağbet etmezdi. İmâmlığı, tasavvufta rehberliği yâni insanları Kur'ân-ı kerimin mânevi hükümlerine kavuşturmak, kalplere yerleştirmek, tasavvuf hâllerine ve derecelerine ulaştırma vazifesi otuz üç sene, altı ay, yirmi yedi gündür. Hasan-ı Askeri, Hüseyin ve Câfer adında üç oğlu ve Âişe adında bir kızı vardı. Halife Vâsık ve Mu'tasım zamanlarında Medine-i münevverede ikâmet etti. Kur'ân-ı kerim, hadis, akâid ve fıkıh dersleri verdi. Halife Mütevekkil zamânında ise Bağdât'a gidip vefâtına kadar orada yaşadı...
Bir gün İmâm-ı Hâdi hazretleri bir velime, düğün yemeğinde idiler. Samarra ehlinden birisi boş yere konuşuyordu. Saygısızlık ediyor ve İmam hazretlerine lâzım olan edebi göstermiyordu. Bu hal karşısında Ali Hâdi hazretleri, bir ara;
"Bu şahsın evinden acı bir haber gelip bu yemekten yiyemeyecek" buyurdular. Yemekler hazırlanınca o kimse elini yıkadı, yemeği yiyeceği sırada hizmetçi ağlayarak içeri girdi ve annen damdan düştü, koma hâlinde, çabuk ol da ölmeden göresin dedi. O şahıs yemeği yiyemeden kalkıp gitti...
SİHİRBAZIN ACI SONU!..
Ali Hâdi hazretleri zamânında Hindistan'dan gelen bir sihirbâz, gösteriler yapıyordu. Bir gün zengin biri onu çağırıp dedi ki:
"İmâm-ı Hâdi'yi mahcûb edebilirsen sana bir altın vereceğim." Sihirbâz;
"Olur yaparım, yalnız bir yemek ve yanına birkaç yufka ekmek hazırlayıp beni yanına oturtunuz" dedi. Bunlar, sihirbazın son sözleri oldu. Sihirbâzın dediği gibi yaptılar. İmâm-ı Hâdi hazretleri gelip sofraya oturdu. Bir parça ekmek almak istedi. Sihirbaz bir şeyler yaptı. Ekmek önünden uçtu. Bu iş üç defâ tekrarlandı. Sofrada bulunanlar gülmeye başladılar. Oturdukları odada bir divan yastığı üzerinde arslan resmi vardı. Ali Hâdi hazretleri o resme işâret ederek;
"Bu adamı yut!" emrini verdi. O resim hemen canlanıp bir arslan oldu. Sıçradı sihirbâzı yuttu. Tekrar gidip resim hâlini aldı. Sihirbâz gözden kayboldu. Bu hâdise karşısında sofradakiler donup kaldılar. Sonra;
"Allahü teâlânın düşmanlarını, dostlarının üzerine musallat etmek doğru değildir" buyurdu.