buraya Gelenleri Muradına Kavuştur
PADİŞAH, GENCE İMRENDİPadişah maiyetiyle birlikte mağaraya geldi. Bir derviş, hararetle "Allah, Allah" diyor. İmrendi ona.
Ali Heyti hazretleri, Padişahın meramını aktardı Garip Ali'ye. Zavallı kızının rahatsızlığından, bütün halkın üzüntülü olduğundan ve şifanın belki onun duası vesilesi ile Allah'tan gelebileceğinden bahsetti... Ali, yüreği yanmış bir halde, sevdiğinin ızdırabını ciğerlerinde hissetmesine rağmen, Ali Heyti hazretlerine verdiği sözü unutmadı ve sadece "Allah, Allah" dedi. Ali Heyti hazretleri Padişaha dönerek:
-Padişahım gördüğünüz gibi, sadece Allah diyor, ona hediye verseniz iltifatını celbetmek için, bize yüzünü dönmesi için, dedi. Padişah, mülk hediye etmek istedi, makam teklif etti, Garip Ali her teklifte "Allah" dedi... Ali Heyti hazretleri Padişaha yaklaşarak:
-Padişahım bir de kerimenizin izdivacını teklif etseniz, dedi. Padişah hiç tereddüt etmeden Ali'ye döndü ve:
-Kızımı, biricik kerimemi nikâhınıza alır mısınız? dedi.
Garip Ali şokta! Yanlış mı duymuştu yoksa! Padişah ona, kızı Selma'nın nikâhını teklif ediyordu ha! Nasıl bir hâl bu aman ya Rabbi! Bir Garip Ali, emeli için kırk gün Allah dedi ve emeline kavuştu...
"HAKİKİ SEVGİLİ SENSİN!"
Garip Ali düşündü, içlice düşündü, içine konuştu, içinde kavruldu, yandı:
"Ben ki bir kız için, sevdam için kırk gün sadece Allah dedim; emelime kavuştum... Ya Rabbi! Ya senin için, şanın için 'Allah' deseydim?!. Sen her bir emelden öte, en ötede en yakında hakiki hükümdar ve Sevgilisin... Ey şanı Yüce... Garip Ali'nin de, Padişahın da Rabbi..."
Garip Ali açtı ellerini ve herkesin duyabileceği bir sesle; "Ya Rabbi! Buraya gelenleri muratlarına kavuştur! Benim muradım ise hemen sana kavuşmaktır" dedi ve "ALLAH" diyerek oracıkta ruhunu teslim etti... Bir Allah adamıyla istişarenin neticesinde ebedi saadete kavuştu...