cebel-ür-râsih Matar Bâzerâyî
"HÂLİMİN VE MÂLİMİN VÂRİSİDİR"Tâc-ül-ârifin Seyyid Ebü'l-Vefâ hazretlerinin talebelerinden ve ona hizmet edenlerin önde gelenlerinden idi. Ebü'l-Vefâ hazretleri, bu talebesini çok överdi. Ona "Cebel-ür-râsih" lakabını verdi ve sık sık "Matar, benim hâlimin ve mâlimin vârisidir" buyururdu.
Matar Bâzerâyi hazretleri, zamanında bulunan evliyânın en büyüklerinden ve âriflerin göz bebeği olup, duâsı makbûl olan çok yüksek bir zât idi. Kendisini çok severlerdi. Bunun yanı sıra çok da celalli idi. Büyüklük ve üstünlüğü herkes tarafından bilinirdi. Kendisini görenlerde, muhabbetten hâsıl olan bir korku meydana gelirdi. Zühd sahibi idi. Dünyâya meyletmezdi. Hep kendi hâlinde yaşar, kimseye karışmazdı. Allahü teâlânın aşkıyla kendinden geçmiş bir hâlde bulunurdu. Kerâmetleri meşhûrdur...
Matar Bâzerâyi hazretleri buyurdu ki:
"Zâtı ve sıfatları bakımından her türlü ayıp ve kusurdan münezzeh, akıl ve hayâl ile düşünmek ve tasavvur olunmaktan beri (uzak) olan Allahü teâlâ ile üns, ülfet ve O'na münâcat etmekten, kalbler ve rûhlar lezzet alırlar. Bunlara, dostların ağırlandığı temcid bahçelerinde kurulan yüksek köşklerde, ma'nevi şekilde muhabbet şerbetleri ikram olunur. Bunun tadı ve zevki ile öyle coşarlar ve bu yolda ilerlemeleri öyle olur ki, bu ilerlemeleri Allahü teâlâya kavuşuncaya kadar devam eder..."
"SİZDEN SONRA KİME TÂBİ OLALIM!"
Ömrü, insanlara İslâmiyeti anlatmakla geçen bu mübarek zat, Bekâ bin Batû hazretlerinden önce vefât etmiştir. Oğlu Ebü'l-Hayr, şöyle anlatıyor:
"Babam vefât edeceği sırada yanında bulunuyordum. Kendisine dedim ki: Babacığım! Sizden sonra, evliyâdan hangi zâta tâbi olacağımız husûsunda bana vasıyyette bulunur musunuz? Bana 'Abdülkâdir-i Geylâni hazretlerine' buyurdu. Ölüm hâlinde bulunduğundan, ben bu sözü, şuuru yerinde olarak söyleyip söylemediğini anlamak için sözümü tekrar ettim. 'Ey evlâdım. Abdülkâdir-i Geylâni hazretlerinin bulunduğu bir zamanda, ancak ona tâbi olunur' buyurdu ve Seyyid Abdülkâdir-i Geylâni'yi çok medheyledi."