dîn, Üstâddan Öğrenilir...
Bir şiirinde şöyle buyuruyor:"Bu şeriatdur kim üstâd öğredür/Resm-ü erkân-ü nişân ad öğredür/Farz-u sünnet bildürür nefse ayân/Dâvet eyler tâata bellü beyân/Pes bilün üstâd âlimler durur/Kim şeriat neydüğüni bildürür/Eyle olsa anda key izzet gerek/Hem edeb erkân u hem hizmet gerek/Kimse kim üstâdına hizmet kıla/Hiç güman dutman kim ol alkış ala/Hem Çalap hoşnûd ola andan ayân/Kirtü bilgil bu sözü bellü beyân."
Yani; (Bu dinin emir ve yasaklarını üstâddan öğrenmek lâzımdır. O üstâd; âdet, usûl ve esasları öğretir. Allahü teâlânın emrettiği farzları ve Resûlullah'ın sünnetini bildirir. Nefsi ibâdet etmeye açıkça dâvet eder. Şunu iyi biliniz ki, İslâmiyeti en doğru olarak anlatan, âlim olan üstâdlardır. Bu sebeple onlara karşı çok edepli olmalı, izzet, ikrâm ve hizmette bulunmalıdır. Bir talebe hocasına hizmet ederse, şüphesiz çok duâ alır. Onun duâsı bereketiyle cenâb-ı Hak da, o talebeyi sever. Bu sözümüzün hakikat olduğunu kabûl etmelidir) buyuruyor...
Başka bir şiirinde de buyurdu ki:
"Gör ki âlem bir kitabdur mûteber/Mâni gencinden virür her dem haber/Yazlıdur zerrât-ı âlem harf-be-harf/Zi-kitâb-ü-zi-lügât zi-nahv-ü-sarf/Değme bir zerrât içinde bir hüner/Pür maânidür bu âlem pür hüner/Göz göre kim göre vü akl anlaya/Anlayanlar lâcirem kim tanlaya."
"HÜNERLERLE DOLU BU ÂLEM..."
Yani; (Âlemin mûteber bir kitap olduğunu gör. O kitap ki, mânâ hazinesinden dâimâ haber verir. O öyle bir kitaptır ki, içinde lügat, nahiv, sarf ve mârifetler, Allahü teâlânın zâtı ve sıfatlarıyla ilgili bilgiler vardır. Âlemde bulunan bütün zerreler harf harf yazılıdır. Bu âlem, görebilenlerin görmesi, aklı olanların anlayıp hayrette kalmaları için mânâlar ve hünerlerle dolu olarak yaratıldı) buyuruyor...
Âşık Paşa, vefatından kısa bir zaman önce buyurdu ki:
"Dünyâ ile meşgûl olmak ayıp değildir. Dünyâ malının çok olması üzüntüye sebeb olmamalıdır. Ancak dünyâ sevgisini gönüle doldurmak doğru değildir. Kalbi öldüren sevgiden çok sakınmalıdır..."