Rüşd Ve Hidâyet, Onun Vasıtasıyla Gelmektedir
İnsanı Allahü teâlâya kavuşturan yollar ikidir: Birincisi (Nübüvvet yolu) ikincisi, (Vilâyet yolu)dur. Kutublar, evtâd, büdelâ ve nücebâ ve bütün evliyâ hep bu yoldan kavuşmuşlardır. Bu yol, (Sülûk) yoludur. Evliyânın cezbeleri de, bu yolun cezbeleridir. Bu yoldan kavuşanlar, birbirlerine vâsıta ve perde olurlar. Bu yoldan vâsıl olanların önderi ve en üstünleri ve ötekilere vâsıta olanı, hazret-i Alî Mürtezâ “kerremallahü teâlâ vecheh-ül-kerîm”dir. Bu yolda gelen feyizlerin kaynağı odur. Resûlullah Efendimizden “sallallahü aleyhi ve sellem” gelen feyizler, marifetler hep onun vâsıtası ile gelir.
Fâtımat-üz-Zehrâ ve hazret-i Hasen ve hazret-i Hüseyn “radıyallahü teâlâ anhüm”, bu makâmda, hazret-i Alî ile ortaktırlar. Hazret-i Alî, dünyâya gelmeden önce de, bu makâmda idi. Vefât etdikten sonra da, bu yolda her velîye gelen feyizler, hidâyetler, yine onun vâsıtası ile gelmektedir. Çünkü kendisi, bu yolun en yüksek noktasında bulunuyor. Bu makâmın sâhibi O’dur. Hazret-i Alî “radıyallahü teâlâ anh” vefât edince, ondan yayılan feyizler, hazret-i Hasen ve sonra hazret-i Hüseyn vâsıtası ile geldi. Dahâ sonra Oniki İmâmdan, sağ olanları da vâsıta oldular. Bunlardan sonra gelen evliyâya feyizler, bu Oniki İmâm vâsıtası ile geldi. Kutublara, nücebâya da, hep bunlardan geldi. Abdülkâdir-i Geylânî “kuddise sirruh”, velî oluncaya kadar hep böyle idi. Sonra, bu da bu vazîfeye kavuştu. Ondan sonraki kutublara ve nücebâya ve bütün evliyâya Oniki İmâmdan “kaddesallahü teâlâ esrârehümül’azîz” gelen feyizler, bunun vâsıtası ile geldi. Başka hiçbir velî bu makâma kavuşamadı. Bunun içindir ki, (Önceki velîlerin güneşleri battı. Bizim güneşimiz ufuk üzerinde sonsuz kalacaktır) buyurmuştur.
Hidâyet, irşâd feyzinin akmasını güneş ışıklarının yayılmasına benzetmiştir. Feyzin kesilmesine, güneşin batması demiştir. Abdülkâdir-i Geylânî hazretlerine Oniki İmâmın vazîfeleri verilmiştir. Rüşd ve hidâyete vâsıta olmuştur. Kıyâmete kadar, her velîye feyizler onun vâsıtası ile gelecektir.