şeyh-ül Umran Umran Sülüst
Misafire ikramı geciktirmişti...Şeyh-ül Umran, bir gün böylece oruca niyet etti. Lakin akşama doğru bir misafir çıkageldi. O da iftar vaktine az kaldığı ve orucunu bozmamak için misafiri aç biilaç lafa tuttu. Gelen adam da pek acıkmıştı...
Şeyh-ül Umran, o gece bir rüya gördü. Kendisine çok "gizli şeyler" gösterildi ve bir nida duydu:
"Ey Umran! Senin bize güzel bir ibadetin vardı. Bizim de sana karşı bir âdetimiz... Sen âdetini değiştirdin, biz de kendimizinkini değiştirdik...."
Şeyh-ül Umran, üzüntüler içinde uyandı. O günden sonra perişan bir halde yaşadı. Rüyada gösterilen "sır"lardan sonra sanki bir "mecnun" olmuştu... Bir zaman sonra köyündeki malı ve mülkü için, hükümet memurları onu sigaya çektiler. Sıkıldı ve köyünden çıkıp gitti...
Bir süre sonra bir başka büyük kişiye misafir oldu. Kendisinin cömertliğini ve misafiri ne kadar çok sevdiğini bildikleri için ikramın her türlüsünü gösterdiler. Fakat Şeyh-ül Umran durmadı, bir gün sonra oradan ayrılmaya karar verdi. Sordular;
"Niçin birkaç gün daha kalmıyorsunuz? Sizi rahat ettirirdik" dediler. O da şöyle cevap verdi:
"Rabbimin rızası tecelli etsin"
"Ben misafirime hizmeti geciktirdiğim için suçlanan bir kimseyim. Beni nimet ve rahat içinde görüp, rızasını kabul etmezse ne yaparım? Bırakın, başımı alıp mihnetime doğru yöneleyim... Ta ki, Rabbimin rızası ne ise tecelli etsin."
Ve Şeyh-ül Umran gitti... Onu şehrin tepelik bir viranesinde vefat etmiş olarak buldular...
"İtibar yükselten güzel huylardan olan cömertlik ve misafirperverlik, bütün insanlık için ümit veren bir meşale gibidir" buyuruluyor. Bu güzel huylar herkesi kendine doğru çeker. İşte Şeyh-ül Umran da böyle bir zât-ı muhteremdi...