her Üzüntü Fazîlettir!..
"TALEBE SAMİMİ DEĞİLSE!.."Ebû Nasr, küçük yaştan itibâren babası ve Şâh-ı Nakşibend Muhammed Behâeddin Buhâri hazretlerinin halifesi Muhammed Pârisâ hazretlerinin terbiyesi ve eğitimi altında yetişti. Ondan aldığı feyz, bereket ve mârifetle âlimler arasında seçkin bir yere geldi. Dini ilimlerde ve tasavvuf ilminde çok yüksek derecede bir âlim oldu. Tasavvuf makamlarında babasının yerini tutacak kadar bir üstünlüğe kavuştu.
Bu mübarek zat, sohbetlerinde buyurdu ki:
"Bir mürşide, rehbere talebe olan kimsenin, samimi değilse, günden güne bedbahtlığı artar."
"Her çeşit üzüntü fazilettir, mümin için derecede ziyâdeliktir. Fakat üzüntünün sebebi günah olan şeyler olmamalı. Bunları yapamadım diye üzülmemeli. Her çeşit üzüntünün fazilet olması, üzüntünün insanın derecesini yükseltmese bile günahlarının silinmesine, affedilmesine sebeb olmasıdır."
"Tasavvufta yetişmek isteyen talebe, tasavvuf erbâbı olanların ilminden bir şey işitir ve bu işittiği şeyle amel ederse, bu husus kalbinde ömrünün sonuna kadar istifâde edeceği bir hikmet olur. İşitip amel etmeyen kimse için ise, işittiği şey ezberlenen bir hikâye gibi akılda kalır ve zamanla unutulup gider."
"Kul için güzel edepten daha iyi mertebe göremedim. Çünkü aklın hayâtı edeptir. İnsan edep ile dünyâ ve âhirette yüksek derecelere kavuşur."
"Kim nefsini terbiye ederse, herkes ondan terbiye öğrenir. Edep ehline aykırı hareket eden, yasaklara dalar ve kendisine tâbi olanlar yoldan saparlar."
"EDEP İKİ KISIMDIR..."
"Edep iki kısımdır: Bâtının edebi, zâhirin edebi. Bâtının edebi, kalbin temizlenmesi; zâhirin edebi ise uzuvları kötülük yapmaktan ve günahlardan korumaktır."
"Tevâzuun kaynağı şunlardır: İnsan cehâletini hatırında tutmak, işlediği günahı unutmamak ve Allahü teâlâya devamlı muhtâc olduğunu hiç aklından çıkarmamak."
Ebû Nasr Pârisâ hazretleri, vefat etmesine yakın buyurdu ki:
"Arzu ve isteklerinin peşinde koştuğun müddetçe zindanda gibisin. İşi, Allahü teâlâya havâle edersen, râhata ve selâmete erersin."