İmâm-ı Busayrî Hazretleri

İşte o Kaside-i Bürde'den bir kısım:
Selem ağaçlarının bulunduğu yerdeki,
Peygamber dostlarını yâd mı ağlatan seni?
Medine rüzgârı mı, söyle seni ağlatan?
Gece çakan şimşek mi yoksa İdem dağından?
Gözlerine ne oldu, dur dedikçe akmakta?
Kendine gel dedikçe, kalbin coşup yanmakta?
Hazret-i Muhammed'in, kerem yağmurlarından,
Bir damla almak ister, bilcümle peygamberân.
Zâhiri ve bâtıni, rûhâni ve cismâni,
Varlıkların hepsinden O'dur Hakk'a sevgili.
Hudutsuzdur zâtının fazilet ve kemâli,
Mümkün değil anlatmak, dil ile kemâlini.
Eğer Resûlullah'ın cümle mûcizeleri,
Büyüklüğünü dile getirebilse idi,
Mübârek isimleri anıldığı zamanda,
Hep çürümüş kemikler dirilirdi bir anda.
Tâkatımız üstünde, bize yük yüklemedi.
Baş ve göz üzeredir, emir ve nehiyleri.
Hakiki değerini, anlatmaktan âciziz.
Bu yönüyle övmekten, yeğdir sükût etmemiz.
Peygamber efendimiz, güneş gibidir bilin,
Ondan ziyâ bulmakta nücûm-ı resûllerin.
Allah O'nu ahlâkta, tezyin edip yarattı.
Güzel huy, güler yüzle, bezemiştir zâtını.
Latif yaratılmıştır gül ve çiçek misâli,
Parlak ve şereflidir, ayın on dördü gibi.
Himmetli ve gayretli o Nebi zaman kadar,
O'nun cömertliğinde, damladır okyanuslar.
Mübârek bedenini, kucaklayan toprağın,
Kokusu misk-ü anber gibi hoştur, inanın.
Ne mutlu o toprağı, koklayıp öpenlere,
O mübârek kokuyu sineye çekenlere.