o Beytin Rabbi Sana Dargındır!
"Rabbin yemek göndersin!"Üç gün gittikten sonra Hristiyanın yemeği kalmayıp, takatsiz düştü ve bana;
- Ya Süfyan! Rabbinin yanında hiç kadrin, kıymetin yok mu?
- Niçin olmasın?
- O halde Rabbinden dile bize yemek göndersin!
- Benden dilediğini Rabbim'den sen dile, dedim.
Bunun üzerine Nasrâni, yüzünü yere koyup dua edince, gâibden bir tabak ile yemek geldi. Bu vaziyet karşısında benzim sarardı, halim değişti ve düşündüm ki, acaba "Nasrâni bu mertebeye nasıl erişti?" Nasrâni secdeden başını kaldırınca, benim halimin değiştiğini anladı ve;
-Ey Süfyan! Bu senin sebebin iledir. Zira duamda şöyle dedim: "Eğer bu kişinin dini hak ise, ibadet ettiği Rabbi, bize yemek göndersin!"
"Beytullah'a nasıl girdin?"
O Nasrâni, iki sene gözden kayboldu... Nihayet biz bir gün, Kâbe-i şerife vasıl olduk. Orada Nasrâni'yi Müslümanlar ile tavaf ederken gördüm. Ve; "Ey Abdü'l-Mesih! Beytullah'a nasıl girdin?" dedim. Bunun üzerine Nasrâni'nin gözleri yaş ile dolarak şöyle dedi:
-Ya Süfyan! Bana artık "Abdü'l-Mesih" deme. Ben, Mesih'in de Rabbi olan Allahü tealaya iman ettim.
-Sana Hakkın inayeti nasıl ulaştı? diye sorunca da şöyle anlattı:
-Müslümanlar ile Arafat'ta tavaf ettim. Daha sonra onlar ile beraber Kâbe-i şerifin içine girmeye niyetlenip ayağımı mübarek eşiğine koyduğum zaman, şöyle bir nida geldi: "Utanmaz mısın, Beytullah'a nasıl girersin? O beytin Rabbi sana dargındır!"
Fakat o anda her nasılsa rahmet ve inayet yetişip içim iman nuru ile doldu. Elhamdülillah, Allahü teala bana Müslüman olmamı nasip etti.
Kısa bir zaman sonra da o zatın vefat ettiğini duyduk...