o­nun E­ce­li ­gel­miş­tir!..

o­nun E­ce­li ­gel­miş­tir!..
"ONU YAL­NIZ BI­RAK­MA!.."
Mû­sâ Kâ­zım haz­ret­le­ri yük­sek bir âlim ve bü­yük bir ev­li­yâ­dır. Din bil­gi­le­rin­de ic­ti­hâd de­re­ce­si­ne yük­sel­miş­ti. Her ilim­de imâm, üs­tâd, bü­yük bir reh­ber­di...
İn­ce ma'ri­fet­le­ri bil­di­ren söz­le­ri, nük­te ve la­ti­fe­le­ri çok meş­hûr­dur. Hik­met­li söz­le­rin­den bi­ri şöy­le­dir:
"Ar­ka­daş­lık et­ti­ğin bi­ri, ön­ce­le­ri hâ­li hâ­li­ne uyar, son­ra­la­rı kal­bi­ne sı­kın­tı ve­rir­se, he­men ken­di­ne bak! Ken­di eğ­ri­li­ği­ni an­lar­san, he­men töv­be et. Doğ­ru ol­du­ğu­nu an­lar­san, bi­le­sin ki, o ar­ka­da­şın yol­dan sap­mış­tır. Bu du­rum­da dur, bi­raz dü­şün. He­men on­dan ay­rıl­ma! Onu yal­nız ba­şı­na bı­rak­ma. Ce­nâb-ı Hak ta­ra­fın­dan bir dü­zel­me ge­lin­ce­ye ka­dar bek­le."
İs­hâk bin Am­mâr şöy­le an­la­tı­yor: "Mû­sâ Kâ­zım haz­ret­le­ri hap­se atıl­mış­tı. İmâm-ı a'zam Ebû Ha­ni­fe haz­ret­le­ri­nin iki ta­le­be­si olan Ebû Yû­suf ile Mu­ham­med Şey­bâ­ni zi­yâ­re­ti­ne git­miş­ler­di. Mak­sat­la­rın­dan bi­ri de il­mi hak­kın­da bil­gi sa­hi­bi ol­mak­tı. Tam o sı­ra­da ha­pis­hâ­ne­nin nö­bet­çi­si ya­nı­na gel­di ve;
-Ey mü­bâ­rek efen­dim, bu­gün­kü nö­be­tim bit­ti. Ya­rın dö­nü­şüm­de, bir ih­ti­yâ­cı­nız var­sa, ge­ti­re­yim, de­di.
Mû­sâ Kâ­zım haz­ret­le­ri, "Bir ih­ti­yâ­cım yok­tur" de­di­ler. Son­ra, Ebû Yû­suf ile Mu­ham­med Şey­bâ­ni'ye dö­ne­rek;
-Ben bu ada­ma hay­ret edi­yo­rum! Ya­rın dö­ne­ce­ği­ni zan edi­yor ve ih­ti­yâç­la­rı­mı so­ru­yor. Hal­bu­ki Onun ece­li gel­miş­tir ve ya­rın bu­ra­ya dö­ne­me­ye­cek­tir, bu­yur­du­lar.

"B­TI­NÎ İLİM­DEN HA­BER VE­Rİ­YOR!"
İmâm-ı a'zam haz­ret­le­ri­nin iki ta­le­be­si de, Mû­sâ Kâ­zım haz­ret­le­ri­nin böy­le söy­le­me­si­ne hay­ret et­ti­ler ve; "Biz, bu zâ­tın zâ­hi­ri ilim­ler­de­ki du­ru­mu­nu öğ­ren­mek is­te­dik. Bu ise, bâ­tı­ni ilim­den bi­ze ha­ber ve­ri­yor. Bu­nun bu sö­zü­nü de­ne­ye­lim" di­ye­rek kal­kıp git­ti­ler. Ada­mın evi­ne ya­kın bir ye­re nö­bet­çi koy­du­lar ve ona, "Bu ev­de bir şey gör­dü­ğün za­man, ge­lip bi­ze ha­ber ver!" de­di­ler. Ge­ce ya­rı­sın­da ev­de bir ağ­la­ma se­si yük­sel­me­ye baş­la­dı. Nö­bet­çi ge­lip he­men ha­ber ver­di. İmâm-ı Ebû Yû­suf ile Mu­ham­med Şey­bâ­ni gel­di­ği za­man ada­mın öl­dü­ğü­nü gör­dü­ler. O bü­yük za­ta kar­şı sev­gi­le­ri da­ha da art­tı.

İnsanın Sermâyesi, Dîni Ve âhiretidir

Vehbi Tülek

“allaha En Sevimli Amel, Müslümanı Sevindirmektir

Vehbi Tülek

Rüşd Ve Hidâyet, Onun Vasıtasıyla Gelmektedir

Vehbi Tülek

Bir Kimse Ölünce, Onun Kıyâmeti Kopmuş Olur!

Vehbi Tülek

Ölü Evinden Helva Dağıtılması Mekrûhtur!

Vehbi Tülek