Abdülfettâh-ı Bağdâdî
Çok sabırlı idi...Abdülfettâh Efendi, dertlere, sıkıntılara, meşakkatlere çok dayanıklı idi. Gelen sıkıntıları gülerek karşılar, verenin Allahü teâlâ olduğunu düşünerek sevinirdi. Hattâ, dert ve belâ gelmediği zaman; "Rabbimin husûsi ihsânına kavuşamadım" diye üzülürdü.
Mevlânâ Hâlid hazretleri, Hak âşıklarının yanan rûhlarını serinletmek için Abdülfettâh-ı Bağdâdi'yi İstanbul'a gönderdi. O mübarek de, İstanbul'un Üsküdar semtinde Karacaahmed Kabristanı ile Bağlarbaşı arasında, Nuhkuyusu mevkiindeki dergâha yerleşti. Bunu işitenler yanına akın ettiler. Kısa zamanda, devlet erkânından vezirler, komutanlar, paşalar, âlimler, veliler onun talebesi olmak için etrâfını doldurdular. Herkes, kapasitesi oranında ondan istifade etti...
Herkesle vedâlaştı...
Abdülfettâh-ı Bağdâdi Akri hazretleri, ömrünün son senelerinde, Allahü teâlâya ve kendisinden otuz dokuz sene önce vefât eden mübârek hocası Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdi'ye kavuşmak arzusu ile yanmaya başladı. 1865 senesinde talebeleri ve tanıdıkları ile helâlleşti, vedâlaştı. Vasiyetini bildirdi. Son sözleri "Bana Kur'ân-ı kerimden okuyun" oldu. Muharrem'in on dokuzunda Cumâ günü talebelerinin başında okudukları Yasin-i şerifi dinleyerek son nefesini verdi...
Âlimler bildirdiler ki...
Bütün âlimler ve veliler sözbirliği ile bildirdiler ki, (Eyüp'te medfûn bulunan Hâlid bin Zeyd Ebû Eyyûb el-Ensâri ve diğer Eshâb-ı kirâm hâriç) İstanbul'un en yüksek üç velisinden biri Abdülfettâh-ı Akri hazretleridir. Diğer ikisi ise; Edirnekapı-Eyüp arasındaki Murâd-ı Münzâvi ile Zeyrek'teki Mehmed Emin Tokâdi'dir...