Abdülhalîm Çelebi
"Sahihayn ismi verilen, din-i islâmın iki temel kitâbında (Buhâri) ve (Müslim)de, Câbir bin Abdüllah hazretlerinin bildirdiği bir hadis-i şerifte, Resûlullah Efendimiz: (Birinin evi önünde nehir olsa, her gün beş kerre bu nehirde yıkansa, üzerinde kir kalır mı?) diye sordu. 'Hayır, yâ Resûlallah!' dedik. (İşte, beş vakit namâzı kılanların da, böyle küçük günâhları afv olunur) buyurdu... Ba'zı câhiller, bu hadis-i şerifi işitince, 'O hâlde, hem namâz kılarım, hem de istediğim gibi, keyif sürerim. Nasıl olsa günâhlarım afv olur' diyor. Böyle düşünmek doğru değildir. Çünkü, şartları ile, edebleri ile kılınıp, kabûl olan bir namâz, günâhları döker. Sonra, küçük günâhları afv olsa bile, küçük günâh işlemeye devâm etmek, ısrâr etmek, büyük günâh olur. Büyük günâh işlemeye ısrâr etmek de, küfre sebeb olur. Ebû Bekr-i Sıddik radıyallahü anh buyurdu ki: 'Beş namâz vakitleri gelince, melekler der ki: Ey Âdemoğulları, kalkınız! İnsanları yakmak için hâzırlanmış olan ateşi namâz kılarak söndürünüz...Hadis imâmları, söz birliği ile bildiriyor ki: (Bir nemâzı vaktinde amden kılmayan, ya'ni nemâz vakti geçerken, nemâz kılmadığı için üzülmeyen, kâfir olur veyâ ölürken imânsız gider. Yâ namâzı, hâtırına bile getirmeyenler, nemâzı vazife tanımayanlar ne olur?).
"SENİN GİBİ OLMAK İSTİYORUM!"
Ehl-i sünnet âlimleri söz birliği ile buyurdular ki: (İbâdetler imândan parça değildir). Yalnız, namâzda söz birliği olmadı. Fıkıh imâmları, bir namâzı amden, ya'ni bile bile kılmayan kimse, kâfir olur, dedi. O hâlde, ey din kardeşim, bir namâzını kaçırma ve gevşek kılma, seve seve kıl!..
Büyüklerden biri şeytâna dedi ki: 'Senin gibi mel'ûn olmak istiyorum, ne yapayım?' İblis sevinip, 'Benim gibi olmak istersen, namâza ehemmiyyet verme ve doğru, yalan, her şeye yemin et, ya'ni çok yemin et!' dedi. O kimse de, 'Hiçbir namâzı bırakmayacağım ve artık yemin etmeyeceğim' dedi."