Abdullah Bin Hasan
Ensârdan Ebû Said (radıyallahü anh) anlatır: Çoluk-çocuk açlıktan muzdarip olduk. Ailemin de teşvikiyle Resûlullah efendimize (sallallahü aleyhi ve sellem) gidip bir şeyler istemeye karar verdim. Huzurlarına varınca ilk olarak şu mübârek sözlerini duydum: "Kimin gözü tok olursa, Allah onu zengin kılar. Kim iffetli olursa, Allahü teâlâ onun mükâfatını verir. Kim de bizden bir şey isterse, eğer bulabilirsek hiç esirgemeyiz." Bu mübârek sözlerini duyunca, hiçbir şey istemeden Resûlullah efendimizin huzûrundan ayrıldım. Çok geçmeden durumumuz düzeldi öyle ki, Ensâr arasında malı en çok olan biz olduk.
Hazreti Ali (radıyallahü anh) rivâyet etti: Resûlullah efendimiz yatağında şöyle duâ ederdi: "Allahım, ben, idaren dışına çıkamayan bütün hayvanların şerrinden, senin kerim olan cemaline, hükmüne ve ilmine sığınırım. Allahım, günahkârı da, borçluyu da sen meydana çıkarırsın. Allahım, sen ordunu hezimete uğratmazsın. Vaadinden dönmezsin. Senin kuvvetinin yerini hiçbir kuvvet tutamaz. Seni tesbih ederim, Allahım, sana hamd ederim."
Hazreti Ali rivâyet etti: Bir gece Resûlullah efendimizin yanında kaldım. Namazı bitirip, yatağa girdiğinde şöyle dua ettiğini duydum: "Allahım, senin cezalarından, senin affına sığınırım. Allahım, ne kadar uğraşsam seni övmeye gücüm yetmez. Sen, kendini övdüğün gibisin."
Ümmü Seleme (radıyallahü anha) anlatır. Sahabeden bir zat, Resûlullah efendimizin evinin yanında hapşırıp da "Elhamdülillah" deyince, Resûlullah efendimiz de ona "Yerhamükellah" diye dua buyurdular. Sonra bir başkası daha hapşırıp, "Âlemlerin Rabbi olan Allaha bol bol hamd ve şükür olsun" deyince de, Resûlullah efendimiz, "Bu, ötekinden ondokuz misli fazla sevap aldı" buyurdu.