Abdurrahman Süheylî
Resûlullah Efendimiz "sallallahü aleyhi ve sellem" çok uzun boylu olmayıp, kısa da değil idi. Yanına uzun bir kimse gelse, ondan uzun görünürdü. Oturduğu zaman, mübarek omuzu, oturanların hepsinden yukarı olurdu. Mübarek saçları ve sakallarının kılı çok kıvırcık ve çok düz değil, yaratılışta ondüle idi. Mübarek saçları uzundu. Önceleri kakül bırakırdı, sonradan ikiye ayırır oldu. Mübarek saçlarını bazan uzatır, bazan da keser, kısaltırdı. Saç ve sakalını boyamazdı. Vefat ettiği zamanda, saç ve sakalında ak kıl, yirmiden az idi. Mübarek bıyığını kırkardı. Bıyıklarının uzunluğu ve şekli, mübarek kaşları kadar idi.
Misvakını ve tarağını yanından ayırmazdı. Mübarek saçını ve sakalını tararken aynaya nazar eylerdi. Geceleri mübarek gözlerine sürme çekerdi. Önüne bakarak, süratle yürürdü. Bir yoldan geçtiği, güzel kokusundan belli olurdu. Kırmızı ile karışık beyaz benizli olup, gayet güzel, nurlu ve sevimli idi.
O "sallallahü aleyhi ve sellem" Arab idi. Arab, güzel demektir. Istılah manası ise, yani Coğrafyada Arab demek, Arabistan ismindeki yarımadada doğup büyüyen, oranın iklimi, havası, suyu ve gıdâsı ile yetişen ve onların kanından olan kimse demektir. Resûlullah Efendimiz Arabistan yarımadasında doğduğu için Arab'dır. Arablar beyaz, buğday benizli olur. Bilhassa Peygamber Efendimizin sülalesi beyaz ve çok güzel idi. Zaten dedeleri İbrahim "aleyhisselâm", beyaz olup, Basra şehri ahalisinden, Târuh isminde beyaz bir Müslümânın oğlu idi. Kafir olan Âzer, hazret-i İbrahim'in "aleyhisselâm" babası değildi. Amcası ve üvey babası idi.
Resûlullah Efendimizin babası Abdullah'ın güzelliği, Mısır'a kadar şöhret bulmuştu ve alnındaki nurdan dolayı, iki yüze yakın kız, evlenmek için Mekke'ye gelmişti. Fakat Muhammed aleyhisselâmın nuru hazreti Âmine'ye nasib oldu.