Ahmed Bin Ömer
Kul, Ramazân-ı şerifin gelmesi ile ferahlanmalı ve onu ganimet bilmelidir. Bu aya tazim ve hürmette bulunmalıdır. Ramazan ayını oruçla, sadaka ile günahlara tövbe ile, amellerde ihlâs ile geçirmelidir. Kullara zulmetmekten kaçınmalı, yalandan, gıybetten, dedikodudan, iftiradan, harama bakmaktan, şarkı, türkü dinlemekten uzaklaşmalıdır. Midesini, haram ve şüpheli yemekten, kalbini hasedden, kin ve düşmanlıktan, sâir uzuvlarını hatâlardan korumalı, bütün azaları ile oruç tutmalıdır. Tâat ve hasenata devam etmeli, hayırlı işler yapmaya koşmalıdır. Kişi bunlara riâyet ederek orucunu tutunca;
"Oruç tutan çok kimse vardır ki, onların orucu, yalnız açlık ve susuzluk çekmek olur" hadis-i şerifinde bildirilen kimselerden olmaz.
Oruç tutan kimse, aile efradına nafakasını bol bol verir. Emri altındakilere yumuşak davranır. Helâlden kazanır. Alışverişte insanların haklarını gözetir, ölçüsünü, tartısını doğru tartar, insanların arasını bulur. Dargınları barıştırır. Borcu olanlara borçlarını öder. Gücü yetiyorsa, mescidleri mamur eder. Çok namaz kılar, sadaka verir. Çok hayır ve hasenatta bulunur. Malında, Allahü teâlânın başkaları için hak kılmış olduğu şeyleri, hak sahiplerine verir. Akrabasına ziyârette bulunur. Bu ayda yapılan iyiliklere kat kat sevâb verildiğini (ve bu ayda ibâdet ve iyi iş yapabilenlere, bütün sene bu işleri yapmak nasib olacağını) bildiği için, daha çok ibâdet ve tâat yapmaya ve daha çok iyilik ve ihsânda bulunmaya bilhassa gayret eder. Resûlullah efendimiz bir hadis-i şeriflerinde buyurdu ki:
"Ramazan ayında verilen bir sadaka, başka aylarda verilen bin sadakadan daha hayırlıdır."
KORKU VE ÜMİT...
Oruç tutan kimse, lâyık-ı veçhile oruç tutamadığını ve dolayısıyle orucunun kabûl edilmeyeceğinden korkmalı, fakat, Allahü teâlânın lütfu ile merhameti ile kabûl edeceğini de ümit etmelidir. Huşû ile, Allahü teâlânın rızâsı için, âhiret nimetlerine kavuşmak için amel etmeli, helâlinden kazandığı temiz rızık ile iftar etmelidir...