Ahmed Feyzî Efendi
Dost, düşman, herkesi güler yüz ve tatlı dil ile karşılamalı, hiç kimse ile münakaşa etmemelidir. Herkesin özrünü kabul etmeli, kabahatlerini affetmeli, zararlarına karşılık yapmamalıdır. Abdüllah Belyâni diyor ki: (Dervişlik, yalnız, namaz, oruç ve geceleri ibadet yapmak değildir. Bunlar, herkesin yapacağı kulluk vazifeleridir. Dervişlik, kalb kırmamaktır. Bunu yapabilen, Allahü teâlânın rızasına kavuşur.)
Muhammed Salim hazretlerine, (Bir kimsenin veli olduğu nasıl anlaşılır?) dediklerinde, (Tatlı dili, güzel ahlakı, güler yüzü ve cömertliği ve münakaşa etmemesi ve özürleri kabul etmesi ve herkese merhamet etmesi ile anlaşılır) buyurdu. Abdullah Ahmed Makkari buyuruyor ki: (Mertlik, düşmanlık edene iyilik yapmak, seni sevmeyene ihsanda bulunmak ve sevmediğin ile de tatlı konuşmaktır.) Hadis-i şerifte, (İnsan, ihtiyaçlarını, Allaha havâle ederse, ihtiyaçlarını [husule getirecek sebepleri] ihsan eder) buyruldu. Yahyâ bin Mu'âz Râzi buyuruyor ki: (Herkes seni, Allahı sevdiğin kadar sever. Allah'tan korktuğun kadar, senden korkarlar. Allaha itaat ettiğin kadar, sana itaat ederler). Yine buyurdu ki, (Allahü teâlâya hizmet ettiğin kadar, sana hizmet ederler. Hülasa, her işin, Onun için olsun! Yoksa, hiçbir işinin faydası olmaz. Hep kendini düşünme! Allahü teâlâdan başka, kimseye güvenme!)
Kendin ile Allahü teâlâ arasında en büyük perde [mani], hep kendi menfaatini düşünmek ve kendin gibi, bir âcize güvenmektir. Sofilik, istediğin her yere gidebilmek ve bulutların gölgesinde rahat etmek ve herkesten hürmet görmek değildir. Her halinde, Allahü teâlâya güvenmektir. Evlat ve aile ile daima tatlı sözlü ve güler yüzlü olmalıdır. Her hâlinde, sünnete uymaya ve bid'atten sakınmaya çalış! Sıkıntılı zamanlarında, Allah'tan ümidini kesme, hiç üzülme! İnşirâh sûresinin beşinci âyetinde, meâlen, (Her sıkıntıdan sonra, ferahlık, kolaylık vardır) buyuruldu.