Allah Adamlarının Kalbinde Mal Muhabbeti Yoktur
Kâsım bin Abdullah el-Basri hazretleri gezerken kuru bir ağacın yanına varsa, ağaç o anda yapraklanırdı. Bir hastanın yanına gitse, hasta o an şifâ bulurdu. Sıkıntısı varsa hafifler, âfiyet bulurdu. Derdi olan da derdinden kurtulurdu. Menâvi hazretleri kendisini sevenlerden birinin şöyle naklettiğini haber vermektedir:
Kâsım bin Abdullah Basri hazretlerini ziyâret için Basra'ya gelmiştim. Geçtiğim yerlerde hayvan sürüleri, arâziler, hurmalıklar gördüm. Bunların kime âit olduğunu sordum. Kâsım bin Abdullah hazretlerine âit olduğunu söylediler. Hatırıma, bunlar hükümdarların işidir diye geldi. Acabâ Allah adamlarından birisi, kalbini böyle şeylerle niye meşgûl ediyor?..
Bu düşüncelerle yoluma devâm ettim. Kur'ân-ı kerimden En'âm sûresini okuyordum. Kalbimden öyle niyet ettim ki, o zâtın kapısına vardığım zaman hangi âyet-i kerimeyi okuyor olursam, o âyet benim hâlimi bildirsin. Bu niyetlerle ve En'âm sûresini okuyarak, o zâtın dergâhının eşiğine ayağımı koyduğumda, En'âm sûresinin; "Onlar ki, Allahü teâlânın kendilerini hidâyetine eriştirdiği kimselerdir. Sen de onların gittiği yoldan yürü..." meâlindeki 90. âyetini okuyordum. Ben henüz içeri girmek için izin istemeden, hizmetçi acele ile çıkıp beni karşıladı ve Kâsım bin Abdullah hazretlerinin yanına götürdü. Bu hâle çok hayret ettim. Kâsım bin Abdullah hazretleri, ismim ile hitap ederek "Yâ Ömer! Benim malım diye yeryüzünde gördüğün şeylerin hepsi emânettir. Onlara âit en ufak bir muhabbet, bu kulun kalbinde yoktur. Allah adamları bunları, Allahü teâlânın dinine hizmet ve O'nun kullarına yardım için ellerinde bulundurur. Ama zerre kadar bunlara muhabbet etmez ve bunlarla kalbini meşgûl etmez. Zâten, kalbinde zerre kadar dünyâ düşüncesi bulunan kimseye, Allahü teâlâyı tanımak nasip olmaz. Nerede kaldı ki, bunlara gönül vermiş olsunlar."
Bu hâli görünce, hayretim ve Kâsım bin Abdullah hazretlerine olan muhabbet ve bağlılığım daha da arttı.