Bir Allah Adamı... Abdülmecîd Şirvânî

Bir Allah Adamı... Abdülmecîd Şirvânî
SÖZLERİNİ HERKES ANLARDI...
Abdülmecid Şirvâni, asil, cömert, affedici, mazeretleri kabûl edici, sohbetleri tatlı, halim, selim, merhametli idi. Mevlânâ Abdülmecid, kendine has bir üslûp ile, çok güzel vaaz ve nasihat ederdi. Cemâate, tasavvuf ve ibâdetle alâkalı mes'eleleri anlatırdı. Anlattıklarını, âlim, fâzıl ve tahsili olmayanların hepsi anlardı... Öyle tatlı Kur'ân-ı kerim okurdu ki, yerdeki vahşi hayvanlar ve gökteki uçan kuşlar, onun okuduğu Kur'ân-ı kerimi dinlemek için etrâfına toplanırlardı...
Şöyle anlatılır: "Birisi, insanlık icâbı, Abdülmecid Şirvâni hazretlerine muhalefette bulunmak sûretiyle, onun kalbini kırmıştı. O şahıs, akrabasını ziyâret bahânesiyle birkaç gün Mevlânâ Abdülmecid'in meclisinde bulunmadı. Bu zât, bu arada kendini yokladı, kendisinde ilâhi feyz ve bereketlerden hiçbir şey kalmadığını gördü. O gece rüyâsında tamamen som altın dolu bir hazineye rastladı. Hazinenin bulunduğu yere girdi. O sırada birisi, ona; 'Bu hazine senin iken, niçin parasız pulsuz geziyorsun?' dedi. O da ona; 'Evet öyle, fakat böyle basılmamış altınlarla pazara çıksam, bana onlarla bir şey vermezler. Hattâ, bunları nereden aldın diye, beni yakalayabilirler. Bunları, sikkehâneye (darphane) götürüp damga vurdurmam gerekir' dedi...

ELİNİ ÖPTÜ VE AF DİLEDİ...
Uyanınca, Sikkehânenin Mevlânâ Abdülmecid'in dergâhı olduğunu anladı. Mevlânâ Abdülmecid'den özür dilemek için yola çıktı. Tokat'a varınca, doğru onun bulunduğu mescide gitti. Mevlânâ Abdülmecid, o sırada talebelerine ders veriyordu. O şahıs bir köşeye gizlenip, onu dinlemeye başladı. Bu sırada Mevlânâ Muhammed, o şahsın bulunduğu yöne doğru dönüp; 'Bir hazine altına sahip olduğunu kabûl edelim. Mademki damgası yoktur, kendine güveniyorsan, sultânın çarşısına bir götür de gör, başına ne belâlar gelir bakalım' diyerek, o şahsın rüyâsının tabirini yapmış oldu. O şahıs hemen kalkıp, Mevlânâ Abdülmecid'in ellerini öptü ve af diledi. Mevlânâ Abdülmecid de onu affetti..."
***
Tokat'ta şiddetli bir tâûn (veba) salgını başlamıştı. Fakat Abdülmecid Şirvâni'ye bağlı olanların hiçbirine bu hastalık bulaşmıyordu. Bunun üzerine şehrin ileri gelenleri, o mübarek zattan dua almak için dergahına gittiler. Devamı yarın...

Dünyâ Dedikleri Bir Hiçten Ibârettir

Vehbi Tülek

Açlık Nûr, Tokluk Ateş Şehvet Ise Odundur!

Vehbi Tülek

Artık O Mescidlere Gidip Gelen Kalmamıştır

Vehbi Tülek

Hasımlar Bizi Tâciz Etti Ancak Biz Onları Rahatsız Etmeyiz!

Vehbi Tülek

İnsan, Açlık Ile Tokluk Arasında Yemeli!

Vehbi Tülek