Bir Gönül Sultanı Abdullah Yemenî
"HAYÂ İKİ ÇEŞİTTİR...""Hayâ iki çeşittir: Dini hayâ, Allahü teâlânın yapılmasını yasakladığı şeyleri yapmaktan duyulan hayâ utançtır. Tabii veya nefsi hayâ ise, yapılıp yapılmamasında kişinin kendi reyine bırakılan hususlardır. Meselâ kişinin kendisine yakışmayan elbise ile sokağa çıkması, şahsi ve nefsi arzûlara dayanan hayâ, bir çeşit utanç duygusudur."
"Kelimenin yerini hakkıyla vermeden, o kelimeyi kullanmamalısınız. Zirâ söz, yayından çıkan bir oka benzer. İnsandan yerinde olmayan bir söz çıkarsa, insan ona mahkûm, söz insana hâkim olur."
"Ey insan! Dilini tut ve ona kement vur. Seni sokmasın. Çünkü o bir yılandır. Kabir, kendi dillerinin kurbanlarıyla doludur. Bu kurbanlar öyle kimselerdi ki, babayiğitler bile kendileriyle karşılaşmaktan çekinirlerdi."
"Evliyânın sohbetlerine katılmayan ve gitmeyen bir fıkıh âlimi, yenen katıksız ekmeğe benzer."
"Ey oğlum! Şunu bil ki, eski sâlih kişiler açlık yoluyla dillerine hâkim olurlardı. Şimdi evliyâ olan fakirlerin elinde ve yolunda yetişmeyen kimseler, bu yolu da bir çıkmaza soktular. Ey evlâdım! Bu yolu ehlinden öğrenmelisin."
"EN BÜYÜK KERÂMET..."
Abdullah Yemeni hazretleri kerâmetlerini gizlerdi. Yakın talebe ve dostlarına da gizlemelerini emrederdi. "İstikâmet yâni doğruluk üzere olunuz. Çünkü en büyük kerâmet istikâmet üzere olmaktır" derdi...
Kendisinden zuhûr eden ve görmüş oldukları kerâmetleri hicri 1040 senesine kadar anlatmamaları üzerine söz almıştı. Böylece 1040 yılına yakın vefât edeceğini de kerâmetle bildirmişti. Vefat etmeden önce; "Artık ömrümün sonuna geldim. Daha önce anlatmanızı menettiğim şeyleri artık anlatabilirsiniz" buyurdu. 1627 (H.1037) senesinde Yemen'in Veht köyünde vefât etti. Orada defnedildi...