Bugün Böyle Bir Zât Yok!
Celâl Tehâniseri'nin ölüm hastalığı, sekerât hâli günlerce uzadı. Bu sebepten bir şaşkınlık ve ızdırap hâsıl oldu. On altı gün sonra kendine gelince, talebelerinin büyüklerinden olan Şeyh Nizâm bu hâle üzüldüğü için; "Efendim, bu ne hâldir?" diye sorunca, Celâl Tehâniseri coşarak şu beyti okudu:
"Vücûdundan fâni olan kimseler,/Harften sûretten, mânâya geçerler."
Talebelerine şöyle buyururdu: "Âşıklar, keşf ve kerâmet konaklarında durmak istemesinler. Daha yukarılara çıksınlar. Hiçbir şeye bağlı kalmasınlar. Her şeyden kesilerek ve uzaklaşarak, can çıkarcasına ilerlesinler. Bu da şöyle olur; ibâdetlere, zühde; dünyâya düşkün olmamaya ve riyâzete, nefsin isteklerine uymamaya dikkat etsinler. Bunları vesile bilsinler. Az yemek yesinler, hattâ can çıkıncaya kadar uğraşsınlar. Ölmeden evvel ölüp, nefslerini tam ıslâh edip, Hakk'a kavuşsunlar. Kendini tasavvuf yolunda sananlar ve câhil sûfiler (câhil tarikatçılar) bu hususta hatâya düşüyor ve doğru yoldan çıkıyorlar. Bundan Allahü teâlâya sığınırız. Selef-i sâlihinden (radıyallahü anhüm ecmâin) rivâyet edildi ki: "Usûlsüz vüsûl, kavuşma olmaz. Usûl; dinin emirlerine ve tasavvufta bulunduğu yola uymaktır."
"Kur'ân-ı kerim okumak ve din ilimleriyle meşgûl olmak en iyi iştir."
Celâl Tehâniseri'nin talebelerinden birisi, birkaç sene onun sohbetlerinde bulunmasına rağmen, onda hiçbir mânevi hâl görülmemişti. Bir gün Celâl Tehâniseri'nin sohbetinde bulunan bu talebe, kendi kendine; "Şeyh Necmeddin-i Kübrâ öyle bir zât idi ki, nazar ettiği kimse evliyâlık mertebesine kavuşurdu. Bugün böyle bir zât yok" diye aklından geçirdi. Celâl Tehâniseri onun bu düşüncesine, Allahü teâlânın izni ile vâkıf oldu. Onun bulunduğu tarafa bakarak; "Bugün de öyleleri vardır" buyurup, bir kere ona baktılar. Talebe o anda evliyâlık mertebesine kavuştu ve kendinden geçti. Evliyâlıkta en yüksek dereceye kavuşan talebe, kısa bir süre sonra vefât etti. Bunun üzerine Celâl Tehâniseri; "Herkesin bu işi kaldıracak gücü yoktur" buyurdu.