Büyük Velî Ali El-venâî

Ali Venâi, Kâhire'de büyüdü. Zamânının ileri gelen âlimlerinden ilim ve edeb öğrendi. Muhammed bin Ali eş-Şirvâni'den icâzet, diploma aldı. Henüz on sekiz yaşında çeşitli ilimlerde kitaplar yazmaya başladı. Bir taraftan da büyük hadis âlimi Seyyid Murtaza'nın derslerine devâm edip hadis ilmi mütehassısları arasına girdi. Mânevi ilimler adı verilen tasavvuftan da nasiblendi. Halveti yolunun büyüklerinden Ahmed ed-Derdi'nin sohbetlerinde kemâle gelip olgunlaştı...
Ali el-Venâi hazretleri çok ibâdet eder, nefsinin terbiyesi ile uğraşırdı. Bu gayretleri neticesinde kendisinden çok kerâmet; hârikulâde hâlleri görüldü.
Bu mübarek zat, sık sık rüyâsında Peygamber efendimizi görür ve mânevi iltifatlarına kavuşurdu. Yine bir rüyâsında, Peygamber efendimiz mübârek parmağını Ali el-Venâi'nin ağzına koyup hareket ettirdi ve; "Gece sana 'Lâ ilâhe illallah Vallahü ekber Allahü ekber' demen kâfidir" buyurdu.
Ali el-Venâi iki defa da Resûlullah efendimizi uyanık iken gördü. İlkinde Tâhâ sûresini okurken görmüştü.
Bir sohbetinde talebelerine buyurdu ki: "Lokman Hakim oğluna şöyle dedi: Ey oğul! Ateş gelirken ondan nasıl emin olunur? Dünyadan ayrılmak muhakkak iken, ona nasıl meyledilir? Ölüm nasıl akıldan çıkar? Onun geleceğinden aslâ şüphe edilmez. Uyuduğun gibi öleceksin."
İSM-İ A'ZÂMI BİLİYORDU!..
Ali el-Venâi'ye rüyâsında İsm-i A'zâm duâsı öğretildi. Geceleri çok namaz kılardı. Bir ara Mekke-i mükerremeye gitti, orada üç sene kadar ilim öğretti ve ibâdetle meşgûl oldu. Peygamber efendimizin mübârek kabr-i şeriflerini ziyâretten sonra Mısır'a döndü. Herkes kendisini sevgi ve hürmetle karşıladı. Çok geçmeden mânevi bir işâretle Medine-i münevvereye gitmesi emredildi. Zirâ bu, vefâtının Medine'de olacağına dâir bir müjde idi. Derhâl yola çıkıp önce Mekke'ye oradan da Medine-i münevvereye vardı. Çok geçmeden müjdelendiği gibi hakikaten Medine'de vefât etti...