“çırağ-ı Dehli” Nasîruddîn Mahmud
Hep fakirlik içinde yaşardı...Nasiruddin Mahmûd, fakirlik içinde yaşardı. Üst üste hiçbir şey yemeden, iki gün oruç tuttuğu olurdu. Kendisini ziyârete gelen olursa; hocasının kıymetli cübbesini giyer, onları öyle karşılardı. Onlar gidince cübbeyi çıkarır, eski elbiselerini tekrar giyerdi. Hâli vakti iyi olduğu zamanlarda, kendisi her gün oruçlu olur, müsâfirleri ile talebelerine lezzetli yemekler ikrâm ederdi. Müsâfirlerine bizzât hizmet etmekten zevk duyar ve onlar yerken tatlı tatlı anlatırdı...
Bu mübarek zatın vefâtı yaklaştığı sırada, en sevdiği talebesi Mevlânâ Zeynüddin Ali, hocasının yerine mânevi bir halef tâyin edilmesi zarûretini hissederek, hocasına şu şekilde arz etti:
-Efendim! Talebeleriniz arasında kıymetliler vardır. Onlardan birini mânevi halifeniz olarak tâyin ederseniz, bu yolun eski âdet ve gelenekleri, şimdiye kadar olduğu gibi, devâm etmiş olur...
"Emânet"i kimseye vermedi!
Bu teklif üzerine Nasiruddin Mahmûd, Mevlânâ Zeynüddin'den bu vazife için uygun bulduğu talebelerin listesini kendisine getirmesini söyledi. Mevlânâ Zeynüddin Ali, talebeleri birinci, ikinci ve üçüncü derece olarak üç sınıf hâlinde seçerek hazırladığı listeyi hocasına arz etti. Bu isimleri gözden geçirdikten sonra, Nasirüddin Mahmûd;
-Şüphesiz bunlar, dinini sevenlerdir. Fakat korkarım ki, hiçbirisi diğerinin yükünü omuzlarında taşıyamazlar, buyurdu.
Bu açıkça, verilen listeye "hayır" mânâsında bir cevaptı. Gerçekten de öyle oldu. Hocasından kendisine geçen bu yolun emânetlerini kimseye vermedi ve kendisinde götürdü...
Nasiruddin Mahmûd Çırağ, 1356 (H.757) senesi Ramazan-ı şerif ayının on sekizinde vefât etti. Büyük bir kalabalık tarafından kılınan cenâze namazından sonra Dehli dışına defnedildi. Kabri üzerine türbe yapıldı...