Talebelerinden Hâce Ziyâüddîn, onun güzel sözlerini Künûz-ül-Fevâid adlı eserinde topladı. Orada Şeyh Sadreddîn'in talebelerinden birine şöyle vasiyet ettiği yazılıdır:
Peygamber efendimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) bildirdiği hadîs-i kudsîde buyuruldu ki: "Lâ ilâhe illallah kal'amdır. Bunu okuyan, kal'ama girmiş olur. Kal'ama giren de, azâbımdan kurtulur." Kal'aya girmek üç türlüdür. Zâhir, bâtın ve hakîkat ile girmek. Zâhir kal'asına giren, havf ve recâ ile Allahü teâlânın gadabından korkup, rahmetini umarak Allah'tan başkasını yok etmelidir. Zîrâ bütün âlem, düşman veya dost olsa, Allahü teâlânın hükmü, irâdesi olmadan hiçbir kimse, hiçbir fayda ve zarar, iyilik ve kötülük yapamaz. Nitekim, Allahü teâlâ, En'âm sûresi on yedinci âyet-i kerîmesinde meâlen; "Eğer Allah sana bir belâ, dert dokundurursa, onu O'ndan başka açacak (giderecek) kimse yoktur. Sana bir hayır dokundurursa (verirse), onu devâm ettirmeye ve her şeye O kâdirdir" buyurdu...
Bâtınî kal'a ise, ölümden önce bu fânî sarayda (dünyâda olan her şey), devamlı ve bâkî değildir ve yokluk kalemi onun üzerinden geçmiştir. Nitekim Hak teâlâ, er-Rahmân sûresi 26. âyet-i kerîmesinde meâlen; "Yeryüzünde olan her şey fânîdir" buyurdu. O hâlde dünyâdaki şeylerin varlığına ve yokluğuna bakmamalı, bâtınına, özüne bakmalıdır...
Hakîkat kal'ası şudur ki: Cennet isteği, Cehennem korkusu kalbe gelmemeli, Hak'tan başkasına kalbde yer vermemelidir. Nitekim Kamer sûresi 54 ve 55. âyet-i kerîmelerde meâlen; "Şüphesiz takvâ sâhipleri Cennetlerde aydınlıklar içindedirler. Rızâ gösterilen bir yerde... Kudretine nihâyet olmayan bir Melik'in (her şeye hâkim bulunan Allahü teâlânın) huzûrundadırlar" buyruldu. Oraya kavuşunca, Cennet kendiliğinden kazanılmış olur. Cehennem ondan kaçar.