Silah sesleri Yıldız Sarayından duyulunca Sultan Abdülhamid Han, Çırağan Sarayına asker sevk etti ve Sultan Murâd'ın kılına dokunulmamasını emretti. Ali Suâvi'nin adamlarından yirmi bir kişi ölüp, on yedi kişi yaralandı. Olay iki saat içerisinde bastırıldı. Ali Suâvi'nin yalısında bulunan defter ve vesikalar İngiliz olan hanımı tarafından yakıldığından, cemiyetine, hükûmet adamlarından kimlerin üye olduğu anlaşılamadı. Ancak saldırı sırasında sağ ele geçenler divân-ı harbe verilerek muhtelif cezâlara çarptırıldılar. Basit gibi görünen bu küçük ihtilâl teşebbüsü, haklı olarak Sultan Abdülhamid'i sıkı emniyet tedbirleri almaya sevk etti. Düşman orduları, sarayından birkaç kilometre mesâfede karargâh kurmuş, mümkün olabildiği derecede ülkesini ve menfaatlerini koruyabilmek ve Ayastefanos Antlaşmasını bozabilmek için diplomatik yolla bütün bir Avrupa'yla mücâdele eden Sultan'ı, bir gazetecinin, tahtından indirip yerine rahatsız olan ağabeyini getirmek istemesi, Abdülhamid Hanı fevkalâde şaşırttı. Sultan alelâde bir gazetecinin böylesine bir işe cür'et etmesine inanamamıştı. Bu hareketin yurt dışında önemli bir teşkilâtın emri veya muvâfakatiyle yapıldığı tahmin edilmektedir. Ali Süâvi'nin başarısızlıkla sona eren bu isyânından kısa bir süre sonra, ikinci bir Çırağan hâdisesi daha meydana geldi. Kleanti Skalyeri-Aziz Bey komitesi tarafından, 1878 Temmuzunda Sultan Murad, ikinci defâ Çırağan Sarayından kaçırılmak istendi. Bu komite, Sultan Beşinci Murad'ın hal'inden kısa bir süre sonra kurulmuştu. Komitenin birinci reisi olan Kleanti Skalyeri, İstanbul'da Prodos mason locasının üstâdı âzamı idi. Üyelerinin büyük bir kısmı Sultan Murad taraftarlarından olup, diğerleri de memur sınıfından idi. İçlerinde yüksek devlet adamı yoktu. Kleanti, veliahdlığı zamânından beri Beşinci Murad'ın dostu idi ve saltanatını temin için bütün gayretiyle çalışıyordu. Komitenin ikinci üyesi Sultan Murad'ın annesinin câriyelerinden Nakşibend Kalfa idi. Masonların itimâdını kazanan İbrâhim Edhem Paşanın sadrâzamlıktan azl edilmesinden sonra, bu komite kurulmuştu. Nakşibend Kalfa, devlet ileri gelenlerinden bâzılarını komiteye katmak için çalıştı, fakat başarılı olamadı.Kleanti, Sultan Murad'la Çırağan Sarayında görüştü. Beşinci Murad'ın, durumundan şikâyet ederek milletin kendisini bulunduğu durumdan kurtaracağı günü beklediğini söylemesi üzerine, komite harekete geçti. İstanbul'un çeşitli semtlerinde duvarlara Sultan Murad lehine beyânnâmeler yapıştırıldı. Bir ara bu komite, Sultan İkinci Abdülhamid'i öldürmek için harekete geçti, fakat gerçekleştiremedi. Şubat 1878'de hazırlanan plâna göre su yollarından Çırağan Sarayına girilerek Sultan Murad, önce komite üyelerinden Aziz Beyin evine getirilecek, oradan da halk ile biat merâsiminin yapıldığı yerlerden birine gidilerek, ilgili ulemâ ve devlet erkânı da dâvet edilerek Sultan Murad tahta geçirilecekti.Komite bu plânını gerçekleştirmek için müsâid bir zaman beklerken, Birinci Çırağan Vak'ası meydana geldi. Başarısızlıkla neticelenen bu vak'a komiteyi yıldıracağı yerde daha da gayrete getirdi. SultanMurad'ı kaçırmak çârelerini araştırmak için Aziz Beyin evinde çalışmaları hızlandırdılar. Bu sırada, Hacı Hüsnü Bey adında bir âzâ komiteyi ifşâ etti. Komite üyeleri kaçırma hâdisesini hazırladıkları bir toplantı esnâsında iken Aziz Beyin evi zaptiyeler tarafından basıldı. Kleanti, Nakşibend Kalfa ve Ali Şefkati yurt dışına kaçtılar. Kleanti, kaçarken bütün önemli evrakı berâberinde götürdü. Diğer üyeler yakalanarak serasker kapısında müteşekkil divân-ı harbe verildiler. Divân-ı harbin verdiği karâra göre Kleanti, Aziz Bey, Nakşibend Kalfa ve tabib Âgâh Efendi idâma mahkum edildiler. Fakat Padişâh tarafından af olunarak cezâları on beş sene kalebentliğe çevrildi. Diğer âzâlar, komite ile irtibâtları ve faaliyetlerine göre sürgün ve hapis cezâlarına çarptırıldılar.Birinci ve İkinci Çırağan vak'alarında ortak noktalar mevcuttu. İki olay da SultanMurad'ı tahta geçirmek için düzenlenmiş, ikisi de ulemâ, ordu ve devlet erkânının iştirâki olmadan tertip edilmiştir. Ali Süâvi olayında rol sâhibi olan üç kişi aynı zamanda Kleanti komitesinin üyesidir. Ayrıca Ali Süâvi ve Kleanti masondurlar. Ayrı ayrı görünen bu iki Çırağan hâdisesinin yurt dışında önemli bir teşkilâtın emri veya muvafakati ile yapıldığı tahmin edilmektedir. 659. FATİH'İN RÜYASI Ordusuyla birlikte Otlukbeli'ne giderken bir gece harikuladebir rüya gören Fatih Sultan Mehmed Han, bunu sadrazamına anlattı: "Rüyamda, ya bayram ya da düğün gibi bir kalabalık ortasında bulunuyordum. Kalabalık arasından Uzun Hasan bir pehlivan kispeti giymiş bir şekilde ortaya çıkıp durdu: 'Var mı benimle güreşecek kendine güvenen pehlivan?' diye bağırmaya başladı. Bunları bana bakarak ve meydan okuyarak söylüyordu. Ben de bir pehlivan kispeti giyerek meydana çıktım. Dövüş sırasında bir aralık Uzun Hasan benim gafletimden yararlandı. Üzerime hücum ederek beni dizlerimin üzerine çökertti. O anda dünya başıma yıkılmıştı sanki. Uzun Hasan'ın ikinci hamlesini yapmasına fırsat bırakmadan ayağa kalktım. Bana yaklaştığında göğsüne öyle bir yumruk vurdum ki, dayanamayarak sırtüstü yere düştü. Hıncımı alamamıştım. Bir elimi göğsüne sokup ciğerinden bir parçasını koparıp yere attım. Bunun üzerine ter içinde ve heyecanla uyandım." Sadrazam ise bu rüyayı şöyle yorumladı: "Rüya tabirini bilmem. Ancak buradaki ifadelerden önce bir sıkıntı çekileceğini, sonra ise bizim tarafın galip geleceğini söylemek mümkündür." Bu tabire üzülen Fatih, aynı rüyayı diğer beylere de anlattığında onlar da sadrazamın tabirine hak verdiler. Gerçekten de Otlukbeli Savaşı, rüyayı tabir edenlerin söyledikleri gibi gelişti. Fatih'in kumandanlarından Has Murat Paşa, ordunun asıl büyük kısmını beklemeden düşmanla savaşarak yenilmiş ve askerlerinin çoğu ölmüştü. Kaçanlar ise ordunun büyük kısmına katılmışlar ve ikinci savaşta Osmanlı Ordusu galip gelmişti.