-Madem ki bana kardeş dedin, kabul ettim. Artık sen benden emin ol, ben de senden. Taamını dahi yedik. Ben Gürcü Nebi'nin baş bölükbaşısıyım. Adıma Çomar Bölükbaşı derler. Üsküdar cenginde bozulup dağdan dağa kaça kaça buralara kadar gelip sana rastladık, de yince hemen kalktım ve onu kucaklayıp öptüm. Amma, gûyâ manda derisi öpmüşüm. Saka lının kılları neşter gibi ciğergâhıma ve dudaklarıma battı...Lâkin ne yaparsın? Dedik ya, korku belâsı...-Şimdi seni tanıdım, dedim. Ben dahi o cenkten gelirim. Çorbacı Mehmet Ağaya saldı rıp Şanlı Osman Ağa ile cenk ederek adamlarını aktaran sensin ha? Artık seni bırakmam. Ben, Şam Veziri Murtaza Paşanın adamıyım. Ona sözüm geçer. Birlikte Paşaya gideriz. Sana beylik alırız.-Canıma minet. Ama ne var ki, atlarım çok bitkindir. Bozgundan beri gündüz dağlar da yatar, gece yollarda giderim. Köylere, kasabalara uğramaktan korkarım. Açlık canıma yettiğinde sana rastladım. Önce niyetim başkaydı. Seni avlayayaım derken, tatlı dilinle, ekmeğinle, tuzunla sen beni avladın. Lakin görüyorsun işte, bu yorgun atlarla sana ayak uyduramam. Atlattığım tehlikeyi düşününce soğuk soğuk terler döktüm. Ama renk vermedim.-Senin hatırın için ben dahi menzil menzil giderim. Atların yolda kalırsa sana at veri rim. Durmayıp hemen yola koyulalım, dedim.İşte, yiğitler yiğidi Çomar Bölükbaşı'ya rastlamamız böyle oldu.Onun, akla zor sığan sergüzeştleri vardır. Bir savaşta da beraber bulunduk. Yiğit liğine herkes şaştı. Fakat en son kahramanlığı, herkesi ağzı açık bıraktı: "50 seçme yiğitle Kuskun yolundan gelirken Hakkari Hanının 500 atlısı onları gözet leyip dururmuş. Nihayet çok sarp bir yerde kıstırıp, önlerini ve ardını çevirip üzerlerine saldırdılar. Yerin darlığını görünce, hemen attan indi ve düşman içine yalınkılıç dalıp, göz açıp kapayana kadar yetmiş adamı yere serdi. Cenk iyice kızıştı ve adamlarından yirmisi kırıldı, otuzu sağ kaldı. Tam bu sırada Hakkari'den, onların saflarına 2000 atlı daha yetişti. İyice sıkıştılar. Çomar, kurt gibi kudurup cenk ederken, adamlarından kalan 30 kişi de kırıldı. Yalnız kalmıştı. Hemen atının yanına varıp iki gözünden öptükten sonra:-Bismillah!...Ey dağlı doru! Diyerek ata atladı ve Hakkarililerin arasına daldı. Önü ne geleni kırmakla beraber gördü ki, o dar ve sarp yerde binlerce adam kuşatmış. Kaçacak yer yok. Arkasına bir baktım, iki minare yükseklikteki yalçın kayaların aşağısı Van deryası. Hemen bir kere:-Ya Allah! Sana sığındım! Diye ata ökçe vurup, doludizgin o başdöndürücü uçurum dan kendisini deryaya attı. Arkasından bağırıyorlar; "Bre koman, Çomar atıyla deryaya atlı yor. Yüzerek karşı sahile geçecek! Diye.Atın boynuna yapışmış vaziyette deryaya düştü. Biraz sonra su yüzüne çıkıp, yüzerek karşı sahile ulaştı. Fakat burası bataktı. Bir saat uğraştıktan sonra, çizme ve çakşırlarını bırakmak suretiyle kurtuldu. Tam bataktan çıkmak üzereyken, Hakkari beyinin adamları yetiştiler. Yanında ne tüfek kalmış, ne kılınç. Baktı ki, baltası atın eğerinde asılı duruyor. Hemen kaptı ve dalsatır aralarına daldı. 20 tanesini daha kırdıktan sonra diğerleri kaçtılar. Hemen atını bataktan çıkarmak için yanına geldi. -Yâ Hey!.. deyip kaldırmaya davrandı ve at kişneyip ayağını toprağa bastı ve bataktan çıktı. Hemen ata atlayıp, arkadaşlarına yardıma gelen Hakkarililere saldırdı. Her tarafı ıslak, şallak mallak balta sallarken, atı sendelemeye başladı. Bir de baktı ki, beş altı yerinden yaralanmış, dermanı kalmamış, dizleri titreyip durur. Attan indi ve dalsatır cenge devam ederek, kıyı kıyı gerilemeye başladı. Biraz sonra bir türbeye rastladı. Hemen, "Süren Baba" adlı bu ziyaretgaha daldı ve pencereden cenkleşirken, mertliği bırakıp tüfeğine el atan kanı bozuk birinin gönderdiği bir kurşun Çomar Bölükbaşıyı alnından vurup devirdi. Hemen başını kesip Hakkari Beyine getirdiler. Ama sonradan, "Yiğittir" diye başı tekrar gövdesinin yanına getirilip, Süren Baba'nın yanına defnettiler."Ben, hakir-ül fakir Evliya Çelebi, kırk iki yıldan beri nice savaşlarda nice gaziler tanı dım. Lakin Seydi Ahmed Paşa, Ketağaç Paşa ve bir de bu Çomar Bölükbaşı gibi bahadır ve yiğit erler görmedim. Onun için medhettim.