Dil, Şükretmek Içindir, Gıybet Için Kullanma
Talebelerinden birine şöyle nasihat buyurdu: "Resûl-i ekreme tâbi olmakta ilk adım, O'nun bildirdiklerine tam inanmak ve bunda sâbit olmaktır. Bu da ancak kulun, kalbiyle şeksiz, şüphesiz itikâd etmesi; dil ile de isteyerek ve rağbetle ikrâr etmesiyle mümkündür. Bu tasdik ve ikrârda muhabbet ve ayrıca, Allahü teâlânın zâtının bir olduğunda, sıfatlarının da hiç kimsede bulunmadığında, bütün sıfatlarının kâmil ve kadim olduğunda, isimlerinin, sıfatlarının ve fiillerinin idrâk, vehim ve fehimden münezzeh, sonradan olmaktan a'raz ve cisim olmaktan uzak olduğunda, bütün âlemlerin, varlıkları O'nun yaratığı olduğunda, zâtı ve sıfatları için; nasıldır, nicedir soruları sorulamayacağında, hiçbir bakımdan hiçbir şeye benzemediğinde, hiçbir şeyin hiçbir bakımdan O'na benzemeyeceğinde, Peygamberlerin, salevâtullahi aleyhim onun elçileri olduğunda, Muhammed Resûlullah'ın bütün peygamberlerden üstün olduğunda, O'nun söylediklerinin doğru olup, onlarda şüphe edilmeyeceğinde, akıl nasıl olduğunu anlasın anlamasın teslim olmak gerektiğinde, doğru itikâdın bu teslimiyete bağlı bulunduğunda kesin bilgisi olmalıdır."
"Kalbde imân bulunduğunun alâmeti; iyilik yapınca sevinmek, kötülüklerden nefret etmektir. Îmânda istikâmetin alâmeti; ilim ve imân olarak değil, zevk ve hâl olarak, Allahü teâlâ ve Resûlü o kimse için, bu ikisinden başka herkes ve her şeyden daha sevgili olduğuna yakin hâsıl etmektir.
"Dil; şükretmek içindir. Rabbini bilen, dilini gıybet için kullanmaz. Kulak; Kur'ân-ı kerim ve nasihat dinlemek içindir. Bâtıl ve boş sözler için değildir. İki göz; Allahü teâlânın kudret ve san'atını görmek içindir. Eşin dostun ayıbını görmek için değildir."
"Dil; şükretmek içindir. Rabbini bilen, dilini gıybet için kullanmaz. Kulak; Kur'ân-ı kerim ve nasihat dinlemek içindir. Bâtıl ve boş sözler için değildir. İki göz; Allahü teâlânın kudret ve san'atını görmek içindir. Eşin dostun ayıbını görmek için değildir."
"Zikirsiz hiçbir nefes alıp vermemelidir. Büyüklerimiz buyurdu ki: Bir nefesten bir nefese zikirsiz geçerse, o insanın vakti, kayıptır. Vesveseden ve mâlâyâniden zikre kaçınız. Hep zikrederseniz; vesvese ve mâlâyâni, zikrin nûruyla yanar, zikrin nûru kalbe işler ve kalbde zikrin hakikati hâsıl olur. Kalb yakin nûrları ile nûrlanır, aydınlanır. Tâliblerin maksudu, sâlihlerin maksadı budur."