Dînim Için, Dünyâm Için Allahü Teâlâ Bana Kâfidir
Muhammed bin Hişâm diyor ki:
"Ma'rûf-ı Kerhi bana dedi ki: Sana on cümle öğreteceğim; beşi dünyâ, beşi âhiret içindir. Bunlar ile kim duâ ederse, Allahü teâlâ onun duâsını kabûl buyurur. Bu on cümle şunlardır: Dinim için Allah bana kâfidir. Dünyâm için Allahü teâlâ bana kâfidir. Ehemmiyetli işlerim için Allahü teâlâ kerimdir ve bana kâfidir. Bana haksızlık etmek isteyenlere hilm ve kuvvet sâhibi olan Allahü teâlâ kâfidir. Bana kötülük etmek isteyenlere, Şedid olan Allahü teâlâ bana kâfidir. Ölüm ânında rahim olan Allahü teâlâ bana kâfidir. Kabir suâlinde raûf olan Allahü teâlâ bana kâfidir. Hesap ânında kerim olan Allahü teâlâ bana kâfidir. Mizân ânında latif olan Allahü teâlâ bana kâfidir. Sırat'ta, kadim olan Allahü teâlâ bana kâfidir. Kendisinden başka hiçbir ilâh olmayan Allahü teâlâ bana kâfidir. O Arş'ın Rabbidir ve ben O'na tevekkül ederim."
Sırri-yi Sekâti hazretleri anlatıyor: "Bir bayram günü Hazreti Ma'rûf'u hurma toplarken gördüm ve; 'Bunları ne yapacaksın?' diye sordum. 'Şu çocuğu ağlarken gördüm ve niçin ağladığını sordum. Bana yetim olup anne ve babasının olmadığını, arkadaşlarının yeni elbiseleri ve oyuncakları olup kendisinin olmadığını söyledi. Şimdi bunları toplayıp satacağım, ağlamayıp oynaması için ona oyuncak satın alacağım' dedi. Bunun üzerine; 'Bu işi bana bırak' deyip çocuğu alıp götürdüm. Yeni güzel elbiseler ve oynaması için bir oyuncak aldım. Çocuk o zaman memnun oldu. Bundan sonra kalbime bir nur geldi, kalbim parladı ve hâlim bambaşka oldu."
Ma'rûf hazretlerinin bir dayısı şehrin vâlisi idi. Vâli, bir gün şehrin kenar mahallelerini dolaşıyordu. Ma'rûf'u bir kenarda oturmuş ekmek yerken gördü. Önünde de bir köpek vardı. Bir lokma kendi yiyor, bir lokma da köpeğin ağzına veriyordu. Dayısı, "köpekle birlikte yemeğe utanmıyor musun?" dedi. "Utandığım için bu zavallıyı doyuruyorum" dedi ve başını kaldırıp havadaki bir kuşa seslendi. Kuş uçup geldi, eline kondu ve kanadıyla başını ve gözünü örttü. Hazreti Ma'rûf; "Allah'tan utanandan her şey utanır" buyurdu. Dayısı bu hâli görüp, bu sözü işitmekle hem hayret etti, hem de oradan uzaklaştı.