Abdülehad hazretlerine kendi elyazılarıyla yazdığı bir mektubunda şöyle buyurmuştur: Meâlen; "Rabbinin nîmetlerini söyle" buyurulan âyet-i kerîme mûcibince, Allahü teâlâya hamd ve minnetler olsun ki, Allah'tan başka gözümde hiçbir şey kalmadı. Bununla berâber, iflâs ve aczden başka elimde bir şey yok, hayret ve kuvvetsizliklerden başka yolum yok.
Hâce Rükneddîn-i Çeştî hazretleri buyurdu ki:
Hazreti Îsâ aleyhisselâm yolda giderken, bazı insanlara rastladı. O kimselerin vücutları zayıflamış, yüzlerinin rengi değişmişti. Bu hâli gören Hazreti Îsâ aleyhisselâm, “Nedir bu hâliniz? Siz, bu hâle düşmenizin hikmetini söyleyiniz” buyurdu. Onlar da, “Cehennem ateşinin korkusu bizi bu hâle getirdi” dediler. Bunu işiten Hazreti Îsâ (aleyhisselâm), “Allahü teâlâ korkanları, selâmete erdireceğini vadetmiştir ve bunu zât-ı ilâhisi için bir hak saymıştır” buyurdu ve yoluna devam etti... İkinci bir grup insana rastladı. Onları da diğerlerinden daha çok zayıflamış, renkleri değişmiş bir hâlde buldu. Bunlara da, “Bu hâle gelmenizin hikmeti nedir?” diye sordu. Onlar da, “Biz Cennete âşığız, onun hasretiyle bu hâle geldik” dediler. Hazreti Îsâ (aleyhisselâm) onlara, “Allahü teâlâ sizin gibilerin arzu ve isteklerini vermeyi zât-ı ilâhisi için hak kabûl etmiştir” buyurdu ve yoluna devam etti... Bu defa daha da zayıflamış ve renkleri değişmiş bir gruba rastladı. Onlara, “Sizlerin bu hâle gelmenizin hikmeti nedir?” diye sordu. Onlar da, “Bizler Allahü teâlânın aşkından bu hâle geldik” deyince, Hazreti Îsâ (aleyhisselâm), “Siz Allahü teâlâya yakın olan kimselersiniz” buyurdular, bu sözlerini üç defa tekrar ettiler...
Îsâ aleyhisselâm; “Dünyâyı isteyen kimse, deniz suyu içen kimse gibidir. Deniz suyundan içen, ne kadar içse susuzluğa kanmaz. İçmeye devam eder ve sonunda ölür. Dünyâ da talibine böyledir” buyurdu.