Düşünceler Ve Işler Sebeplere Bağlıdır
İnsanlar, kendi irâdeleri ile kaderdeki işleri yapmaya başlar. Allahü teâlâ da bunları irâde ettikten sonra, iş kaza hâlini alır. Yâni meydana gelir. İşte kaderdeki işler, kaza hâline gelince, insanların irâdesi artık bunu değiştiremez. Saadet veya felaket geri dönemez.
(Yasin) sûresinin, (Onların önlerine ve arkalarına set çektik. Gözlerini perdeledik. Artık görmezler) meâlindeki âyet-i kerimesi ile Bekara sûresinin baş tarafındaki (Allahü teâlâ onların kalplerini mühürledi. Kulaklarını ve gözlerini perdeledi) meâlindeki âyet-i kerime, bu hâli haber vermektedir. Bu âyet-i kerimeler, ayrıca gösteriyor ki, kendilerini herhangi bir sûretle, Allahü teâlâya sevdirenler himâye edilir ve daha çok hidâyete kavuşturulur. Gazab-ı ilâhiye sebep olanlar da, kötü işlerinde terk edilirler. Pek nâzik ve ince işler, bu sevgiye veya gazaba sebep olabilir. Bunun için, insanın Allahına karşı çok uyanık olması lâzımdır. Kaderde bulunan işler, kaza hâline gelmeden önce, insan dış etkilerin baskıları altında kalsa bile, irâde ve ihtiyârı elindedir. İnsanlar irâde sahibidir. Düşüncelerinde ve hareketlerinde hürdür. Fakat, düşünceleri ve işleri, bir sebebe bağlıdır. Bu sebepler insanı hür olmaktan çıkarmaz. Çünkü, bu sebepler olmadan da, irâde sahibidirler ve sebepsiz olarak da irâde eder ve yaparlar. Sebepler varken, insan istemezse, iş çok zaman olmaz. Sebeplerin bulunması işin yapılmasını icap ettirseydi, Allahü teâlânın da irâde ve ihtiyârı bozulurdu. İnsan bir işi yapıp yapmamayı irâde etmeden önce, zihninde düşünür, tartışır. Hangi taraf ağır gelirse, onu irâde eder.
Bir satıcı ençok para veren müşteriye satar. Bu müşteri, malı satıcıdan cebren alamaz. Satıcı çok para veren adama satmaya mecbur gibidir. Biri çıkıp da, az para verene satamazsın diyerek kızdırırsa başka düşünceler ve yeni tartışmalarla, buna satmaya da mecbur olabilir.