Ebû Abdullah Merrakûşî
"Bütün mahlûklara her ni'meti, iyilikleri veren yalnız Allahü teâlâdır. Her şeyi var eden, var olmak ni'metini veren Odur. Her ân, varlıkta durduran da Odur. Kâmil, iyi sıfatlar, insanlara, Onun rahmeti ile, acıması ile verildi. Hayât, ilm, sem', basar, kudret ve kelâm sıfatlarımız hep Ondandır. Sayılamayan ni'metleri hep O vermektedir. İnsanları sıkıntıdan kurtaran Odur. Duâları kabûl eden, belâlardan kurtaran hep Odur. Öyle bir Razzaktır ki, kullarının rızklarını, günâhlarından dolayı kesmiyor. Affı ve merhameti o kadar boldur ki, günâh işleyenlerin yüz karalarını meydâna çıkarmıyor. Hilmi o kadar çoktur ki, kullarının cezâlarını vermekte acele etmiyor. Öyle bir ihsân sâhibidir ki, kerem ve ihsânlarını dost ve düşman, herkese saçıyor.Nİ'METLERİN EN ŞEREFLİSİ
Bütün ni'metlerinin en şereflisi, en kıymetlisi, en üstünü olarak da, kullarına Müslümânlığı açıkça bildiriyor ve beğendiği yolu gösteriyor. Mahlûkların en iyisine uyarak seâdet-i ebediyyeye kavuşmayı emir buyuruyor. İşte, Onun ni'metleri, ihsânları Güneş'ten dahâ açık ve Ay'dan dahâ âşikârdır...
Başkalarından gelen ni'metleri de gönderen Odur. Başkalarının ihsân etmesi, bir emânetçinin, birisine emânet vermesi gibidir. Başkasından bir şey istemek, fakirden bir şey beklemektir. Câhil de, bunu âlim gibi bilir. Kalın kafalı da, zeki kimse gibi anlar.
İyilik yapana teşekkür edileceğini, herkes bilir. Bu, insanlık icâbıdır. İyilik edenlere hürmet edilir. Ni'met sâhibleri, büyük bilinir. O hâlde, her ni'metin hakiki sâhibi olan Allahü teâlâya şükr etmek, insanlık icâbıdır..."