Ebû Bekr El-ferrâ Hazretleri
Evliyâdan olan Ammû-ı Hirevi rahmetullahi aleyh şöyle anlatır:Bir zaman bir cemâatle, (nafile) hacca gitmek üzere yola çıktık. Nişâbur'a vardığımızda, ben Ebû Bekr el-Ferrâ ile görüşmek istedim. Selâm verdim. Selâmıma karşılık verip; "Nerelisin?" diye sordu. "Heratlıyım" dedim. "Nereye gidiyorsun?" dedi. "Hacca gidiyorum?" deyince; "Baban hayatta mı?" diye sordu. "Evet" dedim. Geri dön ve onun rızâsını al" buyurdu. Ben; "Acaba eve dönmesem mi?" diye düşündüm. Ertesi gün tekrar huzûruna vardığımda bana; "Ahdini bozdun" dedi. O hâlime tövbe ettim. "Söylediğinize uygun hareket edeceğim" deyince, bana teveccüh ettiler ve duâ buyurdular. Eğer kendisini görmeyip, duâ ve teveccühlerine kavuşmasaydım, tasavvuf yolunda ilerleyemezdim."
Ebû Bekr el-Ferrâ hazretleri, emr-i mârûf yaparken dikkat edilecek hususlarla ilgili olarak şöyle buyurdu:
"Emr-i mârûf ve nehy-i münker yapmanın (iyiliği emredip, kötülüklerden sakındırmanın) şartları vardır. İlk önce kendi nefsinden başlamak, söylediğini ve vesikalarını çok iyi bilmek ve doğacak sıkıntılara sabretmektir."
ALLAH'TAN?ÇOK?KORKANLAR!..
Ebû Bekr el-Ferrâ hazretlerine; "Ebrâr kimdir?" diye sorulunca; "Allahü teâlâdan çok korkanlardır" buyurdu. İnsanların, günahlarını az da olsa çok görmeleri, iyiliklerini çok da olsa az görmeleri gerektiğini bildirerek; "İyiliklerini gizlemen, kötülüklerini açıklamandan daha makbuldür. Sen böylece kurtuluşa erebilirsin" buyurdu.
Ömrünü, Allahü teâlânın rızâsına kavuşmak yolunda harcayan Ebû Bekr el-Ferrâ, vefatından kısa bir zaman önce buyurdu ki:
"Kişinin ameli, o işi yapmaya verdiği ehemmiyet miktârınca, o ameli işlerken olan kusurlarına üzülmesi miktârınca ve işlediği amelin sünnet-i seniyyeye uygun olması için olan gayreti miktârınca sahih ve makbul olur..."