Ebû Hâmid Derkâvî
İslamiyete uymaya, ibadet etmek denir. Müslümanlar, Allahü teâlâ emrettiği için, vazifeleri olduğu için ibadet eder. İslamiyetin emirlerinde ve yasaklarında, kulların dünyaları ve ahiretleri için nice faydalar bulunmakla beraber, ibadet ederken, Allahü teâlânın emri olduğunu, kulluk vazifesi olduğunu niyet etmek, düşünmek lazımdır. Böyle düşünmeden yapılan iş, ibadet olmaz. Din ile ilişiği olmayan bayağı bir iş olur. Mesela namaz kılan adam, Allahü teâlânın emrini yerine getirmeyi ve kulluk vazifesini yapmayı niyet etmeyip, namazını; bir beden terbiyesi olduğunu düşünerek kılarsa, namazı sahih olmaz. Oruç tutanın da, yalnız mideyi dinlendirmeyi, perhiz yapmayı düşünmesi, orucun sahih ve makbul olmamasına sebep olur.
Bedenine zarar verdiği için alkollü içkileri bırakan adam sarhoşluk günahından kurtulamaz. İslamiyette ibadet yapmak için, niyetin büyük önemi vardır. Yapılan her işin İslamiyete uygun olup olmadığı, niyet ile anlaşılır. Allahü teâlâ cehennemden kurtulmayı ve cennete girmeyi vazife olarak bildirmeseydi, yalnız cenneti, cehennemi düşünerek yapılan ibadetler de makbul olmazdı. Tasavvuf büyükleri, evliyâ-i kiram, ibadet yaparken bunları düşünmezler. Yalnız Allahü teâlânın rızasını düşünürler. Fakat her Müslümanın ahiret menfaatlerini düşünmesi kafi görülmüştür.
İslamiyette niyet o kadar mühimdir ki, İslamiyetin emrettiği bir şey dünya menfaati için yapılınca sahih ve makbul olmuyor. Dünya işi sayılıyor. Herhangi bir dünya işi de, ahiret menfaati için yapılınca, ibadet hâlini alıyor.
Mümin, zevcesinin ağzına götürdüğü lokmadan bile sevap kazanıyor. Bu hadis-i şerifi göz önüne alarak, düşüncesini temizleyen ve niyetini düzelten bir kimse, yemekte, içmekte ve her türlü dünya işlerinde ahiret faydasını gözeterek, sevap kazanmak fırsatını elden kaçırmaz. İnsanlar bütün işlerinde, hatta ibâdetlerinde, dünya menfaati, maddi kazanç aramaya alıştırılırsa, menfaatperestlik hasıl olur.