Ebül-hasan Bakûbî Hazretleri
"Bir hatâ işlediğiniz zaman istigfâr edin, hatâda ısrâr helâk olmaya sebeptir. Bir kimse geçim darlığı çekiyorsa istigfâra devam etsin.""Dünyâyı süt anneniz, âhireti de öz anneniz kabûl ediniz. Küçük çocuk süt annesine gitmek için feryâd edip çırpınır. Akıllandığı zaman ise öz annesine gitmeyi çok ister. Siz de akıl sâhibi iseniz öz anneniz olan âhirete yöneliniz."
"Biz nimetler yüzünden değil, nimetlere karşı az şükrettiğimizden bu hâle geldik. Nitekim biz amelimizin azlığından değil de amelde sıdk ve ihlâsımızın olmayışından bu hâle geldik. Yine bizim uğradığımız musibetler, günâhlarımızın çokluğundan değil, hayâmızın azlığındandır, istiğfârımızın azlığından değil, vefâmızın azlığından ve süratle günâhlara düşüşümüzdendir."
BİR ZALİMİN HAZİN SONU!
Muzaffer bin Mühezzeb anlatır: "Bir gün Ebü'l-Hasan hazretlerinin dergâhına giderek zulmü herkese dokunan birini şikâyet etmek istedim. Üç gün kadar o dergâhta kaldım. Ebü'l-Hasan hazretlerinin heybetinden dolayı bir türlü bu şikâyeti dile getirmeye kâdir olamadım. Dördüncü gün Ebü'l-Hasan hazretleri bir bahçede talebeleri ile akşam namazını kıldılar. Namazdan sonra orada bir ok ve bir yay gördüler;
-Yayı ve oku bana veriniz! buyurdu. Oradakiler ok ve yayı hemen verdiler. Ebü'l-Hasan oku yaya yerleştirip bana doğru döndüler ve; 'Atayım mı?' buyurdular. Ben de; 'Siz bilirsiniz' dedim. O, bu cevâbımdan sonra oku attı. Ok bir ağacın dibine saplandı. O zaman Ebü'l-Hasan hazretleri; 'Ey Muzaffer! İstediğine kavuştun. O zâlim cezâsını gördü' buyurdu. Ben buna hayret edip; 'Allahü ekber' diye tekbir getirdim. Oradakiler de tekbir söylediler. O gecenin sabahı olduğunda bana; 'O zâlim kişi akşam namazı sonrasında evinin damında yatarken nereden geldiği bilinmeyen bir ok ile öldü' haberi bildirildi."