Ebû Süleymân Dârânî
"Dünya ile güreşilmez!"Bu mübarek zat, "Zühd nedir?" diye soranlara; "Zühd, Allahü teâlâ ile meşgûl olmana mâni olan her şeyi terk etmektir. Dünyânın hiç olduğunu bilmeyen, zühd sâhibi olamaz" buyururdu.
Dünyâya rağbet etmemek gerektiği husûsunda da; "Dünyâ, kendisini isteyenden kaçar, kendinden kaçanı kovalar. Kendinden kaçanı yakalayabilirse, yaralar. Kendini isteyip bağlananı ise öldürür. Çünkü dünyâ ile güreş etmeye gelmez. İnsanı yener, sırtını yere getirir. Dünyâya bağlanmak, Allahü teâlânın rızâsını kazanmaya mâni olan bir perdedir. Ahireti düşünmek ise, gönlün canlanmasına sebeb olur. İbret almakla ilim, tefekkür ile de Allah korkusu artar. Dünyâ sevgisinin yerleştiği bir kalpte, âhiret düşüncesi göç edip gider" buyurdu.
Ebû Süleymân Dârâni hazretleri aç kalmanın faziletiyle ilgili olarak şöyle buyurdu:
"Dünyânın anahtarı tokluk, âhiretin anahtarı açlıktır. Helâlden bir lokma az yemeği, akşamdan sabaha kadar namaz kılmaktan daha çok severim. Çünkü, mide dolu olunca, kalbe gaflet basar. İnsan Rabbini unutur. Helâlin fazlası böyle yaparsa, mideyi haram ile dolduranların hâli acaba nasıl olur?.."
"Ne mutlu sana ki!"
Ebû Süleymân Dârâni hazretleri, Mekke-i mükerremeye giderek hac ibâdetini yerine getirdikten sonra Medine-i münevvereye gidip Peygamber efendimizin kabr-i şerifini ziyâret etti. Mübârek beldelerde pekçok âlim ve veli ile görüşüp sohbetlerde bulundu. Memleketine döndükten sonra 820 (H.205) senesinde vefât etti. Vefat ederken yanında bulunanlar "Ne mutlu sana ki, affı ve rahmeti bol Allaha gidiyorsun" dediler. O da, "Evet iğneden ipliğe her şeyin hesabını vermek üzere gidiyorum" dedi.
Dâran köyüne defnedildi. Kabri sevenleri tarafından ziyâret edilmektedir...