Endülüslü Velî İbrâhim Tâzî
KUL HAKKINDAN ÇOK KORKARDI...Bu mübarek zat, Allahü teâlânın izni ile kerâmet olarak, insanların hâllerine vâkıf olurdu, kul hakkına çok riâyet ederdi. İnsanlara hiç sıkıntı vermediği gibi, onlardan gelen sıkıntı ve eziyetlere de çok sabreder, hiç karşılık vermezdi...
Basiret gözü ile insanların hâllerini anlar, herkese kabiliyet ve istidadına göre konuşurdu. Onları Allahü teâlânın yoluna da'vet eder, Ehl-i sünnet âlimlerinin bildirdikleri şekilde i'tikâdlarını düzeltmeleri, Allahü teâlâya çok ibâdet ve tâat etmeleri ve O'nu çok zikretmeleri için nasihat ederdi...
Bir gün buyurdu ki: "Ey kardeşim! Dünyâ hayâtı; oyun, eğlence ve süsten ibârettir. Dünyâ seni aldatmasın. Dünyâ, zâlim ve hilekârdır. Bugün senin olduğunu sandığın malların, yarın başkasının olduğunu görürsün... İhlâslı birisi nasihat verirse kulak ver. Onu dinle ve onunla amel et. Böyle kimsenin nasihati, seni Rabbin rızâsına yaklaştırır. Allahü teâlâ bir kulundan râzı olursa, onu fadl ve lütfü ile, ebedi olarak kalmak üzere, sevinç ve saadet yeri olan Cennete koyar...
DÜNYA VE AHİRETTE KURTULUŞ...
İnsan için, zamanın şartlarını ve hâlini çok iyi bilen, yüksek ilim ve yüksek hâl sahibi bir büyüğe uyması büyük bir ganimettir. Böyle bir zâtı tanıyıp ona tâbi olmak, hizmetinde bulunmak, maksûduna ermek istiyen kimse için, te'siri fevkalâde olan, kıymetli ve kuvvetli bir ilâç, bir kimyadır... Dünyâ ve âhirette kurtuluş, âlemlerin Rabbi olan Allahü teâlâyı sevmek ve O'nu hatırdan çıkarmamakla mümkündür. Allahü teâlâyı anmak, kalbe, rûha ve dile hayat verir. Kişinin amellerinin en üstünü, Allahü teâlâyı anmaktır. O'nu anmak, en sağlam iptir. Buna sarılanlar, sıkıntılardan kurtulup rahata kavuşmuşlardır..."
Bu mübarek zat, vefat ederken şu beytleri söyledi: "Emelim, gayem, muradım odur ki/Her şeyi yaratan yüce Rabbimden/Bütün günahlarımı affeylesin/Ve dâima, hep râzı olsun benden...