Es'ad Bin Ebî Nasr El-mihenî
Nizamiyye Medresesinde...Es'ad bin ebi nasr el-miheni, daha sonra Gazne'ye gitti. Orada bir müddet ders verdikten sonra Hindistan'ın Lahor şehrine gitti. Daha sonra da Bağdad'a davet edilmesi üzerine oraya giderek Nizamiyye Medresesinde ders vermeye başladı. Ömrünün sonlarına doğru İran'ın Hemedan şehrine gitti ve burada 1133 (H.527) senesinde vefat etti.
Kıymetli sohbetleri vardı. Buyurdular ki:
"Allahü teâlânın rahmeti, o kadar çok ki, bundan hiç şüphe etmiyorum. Lâkin ben, o rahmete kavuşanların arasında bulunabilecek miyim bilemiyorum. Hattâ benim yüzümden onların da rahmetten mahrum kalmalarından korkuyorum."
Bir gün de buyurdu ki:
"Dışı, içine uymayan birini görmek isterseniz bana bakın!"
Kendisine;
"Niçin böyle söylüyorsun?" diyenlere şöyle cevap verdi:
"Ben, yüz kadar iyi huyun bulunduğunu sayıyorum, fakat onlardan bir tânesini kendimde göremiyorum. Kötü huyları sayıyorum. Hepsinin kendimde mevcud olduğunu görüyorum."
Bir gün de şöyle buyurdu:
"Uygunsuz bir sözü terk etmek, nefse bir gün oruç tutmaktan daha ağır gelir. Ben, çok sıcak bir günde, insanları çekiştirmemeyi, insanlar hakkında uygunsuz sözler söylememeyi, o gün oruç tutmak ile mukâyese ettim. O sıcak havada oruç tutmanın dili tutmaktan daha kolay geldiğini gördüm."
"Beni yalnız bırakınız!.."
Ebu Bekr bin Ali el-Hatib anlatır:
"Kazvinli bir fıkıh âliminden işittim ki: Vefatı yaklaştığında Es'ad miheni hazretlerinin odasında idim. Bize; 'beni yalnız bırakınız' dedi. Dışarı çıktık, fakat kapıdan içerisini dinliyordum. Es'ad miheni hazretleri: 'Allahü teâlâ katında makbul olup da dünyada kaçırdığım şeylere...' diyerek dövünüyor ve ağlıyordu. Bu şekilde ruhunu teslim etti..."