Ev Sahibinin İşine Karişilmaz

Ev Sahibinin İşine Karişilmaz
Vezir kıpkırmızı olmuş. Ama tebdil-i kıyâfet olduklarından ne pâdişâh, ne o vaziyeti idâre etmişler. Neyse biraz oturup hoş beş etmişler. Pâdişâh çobanın ağzını aramış, ahâlinin vaziyeti hakkında epeyce konuşturmuş. Derken iskemle yanıp bitmiş. Bunu gören çoban da, bu sefer kendi oturduğu iskemleyi kaptığı gibi parçalamaya başlamış. Pâdişâh yine dayanamamış:-Dur ne yapıyorsun, bâri onu yakma, diye atılmış. Tabii yine tokadı yemiş:-Demedim mi size ev sâhibinin işine karışılmaz, demiş çoban. Pâdişâh bu işe içerlermiş. "Ben de sana göstermezsem..." diye içinden bir plân kurmuş. Artık ayrılık vakti gelip vedâlaşırlarken pâdişâh çobana ismini, yurdunu söylemiş, eline kâğıt tutuşturmuş ve "Biz de seni bekleriz efendi" demiş. Pâdişâh sarayına dönmüş, aradan zaman geçmiş. Derken bir gün bizim çoban, yolları dolana dolana saraya gelmiş. Pâdişâhın misâfiri olduğunu söyleyip, elindeki kâğıdı göstermiş. Hemen pâdişâha haber vermişler. O da sarayın boğaza bakan bir balkonuna mükemmel bir sofra kurdurup, misâfirini buyur etmiş. Çoban, vezir ve pâdişâh birlikte sofraya oturmuşlar. Çoban iştahla yemeklerden yiyormuş. Pâdişâh da biten yemek lerin çok kıymetli gümüş, porselen tabaklarını tutup denize fırlatıyormuş. Yemek devâm ediyor, pâdişâh boşalan tabakları atıyormuş ama çobandan hiç ses çıkmıyormuş. Sanki böyle bir âdet varmışçasına denize giden güzelim tabaklara sesini çıkartmıyormuş. Sonunda vezir dayanamamış ve bir aralık pâdişâh yine bir tabağı atarken "Aman pâdişâhım, bütün tabakları
denize attınız. Onlar hazinenizin çok kıymetli parçalarıydı." demiş. Çoban dönmüş ve vezirin ensesine bir tokat patlatmış:-Hâlâ öğrenemedin mi vezir efendi, ev sâhibinin işine karışılmaz!

Kim Resulullah'ı Severse Allah'ın Ihsanına Kavuşur

Vehbi Tülek

Zekâtı Zenginlerden Al Müslüman Fakirlere Ver

Vehbi Tülek

Susan Güzel Suâl Sorar Ve Güzel Anlatır

Vehbi Tülek

Tamah Ve Cimrilikten Sakınmak Lâzımdır

Vehbi Tülek

Alışveriş Yaparken Yemin Etmemelidir!

Vehbi Tülek