Ey Oğlum! Sen Ne Güzel Vâizsin
Bir gün Fudayl hazretleri; "İnsanlar, doğruluk ve helâl rızıktan daha faziletli bir şey ile süslenmemiştir" buyurdu. Bunun üzerine oğlu; "Babacığım, helâl kıymetlidir" deyince; "Ey oğlum! Helâlin azı da Allahü teâlânın katında çoktur" buyurdu.
Bir gün küçük oğlu Ali'yi kucağına aldı, okşayıp bağrına bastı. Çocuk; "Babacığım beni seviyor musun?" dedi. Fudayl hazretleri; "Evet" dedi. Çocuk; "Peki Allahü teâlayı seviyor musun?" dedi. Hazret-i Fudayl; Tâbii seviyorum" dedi. Çocuk; "Peki kaç tane kalbin var?" dedi. Fudayl; "Bir tane" deyince, çocuk; "Ey babacığım! Bir kalbe iki sevgiyi nasıl sığdırabiliyorsun?" dedi. Hazret-i Fudayl, küçük çocuğunun bu derin mânâlı sözleri, kendi kendine söylemediğini, Allahü teâlânın söylettiğini anlayarak yavrusunu kucağından bırakarak eliyle başını dövmeye başladı ve bundan sonra her an Allahü teâlâ ile meşgûl olacağına söz verdi. Oğluna da; "Ey oğlum! Sen ne güzel vâizsin" deyip bağrına bastı ve; "Seni hakiki sevgilinin izni ve emri ile seviyordum" buyurdu.
Fudayl bin İyâd hazretlerinin oğlu Ali, Kur'ân-ı kerimden biraz okuyunca veya dinleyince âyet-i kerimelerin tesiri ile düşüp bayılırdı. Bir gün Fudayl bin İyâd hazretlerine bir kâri (Kur'ân-ı kerim okuyan) geldi. Onu oğlunun yanına gönderdi ve; "Oğluma Kur'ân-ı kerim oku. Dinlemekten çok hoşlanır. Zilzâl ve El-Kâriâ sûrelerini okuma, çünkü kıyâmet sözünü dinlemeye tahammül edemez, takat getiremez" buyurdu. O kâri gitti. Unutarak, El-Kâriâ sûresini okudu. Dördüncü âyet-i kerimeye gelince, Fudayl'ın oğlu Ali; "Allah!.." deyip düştü. Baktılar ki rûhunu teslim etmişti...
Fudayl bin İyâd, oğlu vefât edince tebessüm etti. Hâlbuki otuz yıldır hiç gülmemişti. "Ey Fudayl! Bugün gülünecek gün müdür?" diye sordular. Bunlara cevap olarak; "Ben şu anda, Peygamber efendimizin de tatmış olduğu evlâdın ölümü acısını tatmış bulunuyorum. Anladım ki, Allahü teâlâ evlâdımın ölümüne râzıdır. Mâdemki oğlumun ölümünde Allahü teâlanın rızâsı vardır. Ben de Allahü teâlânın rızâsına râzı oldum. Onun için güldüm" buyurdu.