Hadis âlimi Atâ Bin Yesâr
"KADERDE OLANLAR BAŞA GELİR..."Atâ bin Yesâr, Yâlâ bin Mürre'den şöyle anlatıyor: "Biz hazret-i Ali'nin yakınlarından bâzıları ile buluştuk. Yâlâ onlara dedi ki: O, şu anda savaşan kimsedir. Onun hayâtı için emin değiliz. Ona bir zarar gelebilir. Bundan sonra odasının kapısında nöbet tutmaya başladık. Bir ara namaza çıktı. Bizi görünce; "Burada ne yapıyorsunuz?" diye sordu. Biz de; "Seni bekliyoruz, yâ müminlerin emiri!.. Zirâ sen, harp yapan bir kimsesin. Sana bir zarar gelmesinden korkuyoruz" diye cevap verdik. Onlara sordu: "Beni semâ (gök) ehlinden mi koruyorsunuz, yoksa yer ehlinden mi?" Biz de; "Elbette yer ehlinden! Semâ ehlinden nasıl koruyabiliriz?" deyince; "Allahü teâlânın takdir etmediği hiçbir şey semâda da olmaz. Herkesin işlerine vekil olan iki melek vardır. Kaderi olarak takdir edilen şeyler başına gelinceye kadar, her şeyi ondan uzaklaştırırlar. Kaderde olan başa gelince de, kaderi ile onu baş başa bırakırlar" buyurdu...
Allahü teâlâya en çok yaklaşanların, güzel ahlâkta Peygamber efendimize en çok benzeyenler olduğuna işâret ederek; "Yükselenler hep güzel ahlâkları sâyesinde yükselmişlerdir. Ahlâkın kemâl mertebesine ancak Muhammed aleyhisselâm yükselmiştir" buyurdu.
"O BENİM OĞLUMDUR!"
Atâ bin Yesâr anlatır:
Yolculuk yapmakta olan bir kervân, bir yerde mola vermişti. Fakat bu sırada bir merkebin sesi onların uyumalarına mâni oldu. Bunun üzerine bu sesin geldiği tarafa doğru gittiler. Sesin geldiği yere varınca kıldan yapılmış çadır içerisinde, yaşlı bir kadınla karşılaştılar. O kadına; "Bu merkep sesi nereden geliyor. Onun sesinden bir türlü uyuyamadık?" dediklerinde, kadın; "O merkep gibi ses çıkaran benim oğlumdur. Hayatta iken bana eşek diye hitâb ederdi. Allahü teâlâya onu eşek yapması için bedduâ ettim. Onun için böyle her gece sabaha kadar merkep gibi ses çıkarır" dedi. Bunun üzerine kervan sâhipleri o kadına; "Bizi onun kabrine götür, onun kabirdeki hâline bir bakalım" dediler. Kabre gidip, açıp baktıklarında, boynunun eşek boynu gibi olduğunu gördüler...