Ehl-i sünnet âlimleri diyor ki: Kulların ihtiyârî [istekli] hareketlerini, işlerini Allahü teâlâ îcâd etmekte, yaratmaktadır. Onun kudreti ile var oluyorlar. Fakat, insanın kudreti de karışmaktadır. İstekli hareketlerimiz, Allahü teâlânın kudreti ile (Yaratılır) ve bizim kudretimiz ile (Kesb edilmiş) olur.
Ehl-i sünnetten, Ebül-Hasen-i Ali Eş'arîye göre, insanların istekli işlerine, kendi ihtiyârları, [yâni seçim hakları ve kudretleri] hiç karışmaz. Yalnız, kul bir iş yapmak isteyince, Allahü teâlâ, o işi hemen yaratmaktadır. Âdet-i ilâhîsi hep böyledir. İşin yapılmasında kulun kudretinin tesîri olmaz. Bu sözü, (Cebriyye) mezhebinin sözüne yakındır. Bunun için, Eş'arî mezhebine (Cebr-i mütevassıt) denilmektedir.
Büyük âlim, Ebû İshâk İsferâînî buyurdu ki: (İnsanların yaptığı, istekli hareketlerinin meydana gelmesinde, kendi kudretleri de işe karışmaktadır. İş iki kudretin bir araya gelmesi ile yapılıyor. Biri, kulun kudreti, ikincisi Allahü teâlânın kudretidir. Ayrı iki kuvvetin tesîri ile, bir iş meydana gelir.)
Eş'arîden kâdı Ebû Bekr-i Bâkıllânî buyuruyor ki: (İnsanın kudreti, işin meydana gelmesine değil, işin iyi veya fenâ olmasına, yâni tâat veya günâh olmasına tesîr eder. Mâtürîdî mezhebi de böyledir.)
Bu zayıf kulun [yâni imam-ı Rabbânînin] anladığına göre, insanın kudreti, işin yapılmasına da, iyi veya fenâ olmasına da, birlikte tesîr etmektedir. Çünkü, işin meydana gelmesine tesîr etmeyip, yalnız iyi veya fenâ olmasına tesîr eder demek manâsızdır. Çünkü, işin iyi veya kötü olması, işin yapılması ile meydana çıkar. Fakat, bunun için de, aynı kuvvetin ayrıca tesîr etmesi lâzımdır. İşin yapılması başkadır, iyi veya fenâlığının yapılması başkadır. O hâlde, işin iyi veya fenâ olması için de, kuvvetin ayrıca tesîri lâzımdır demek, yanlış olmaz.