Hindistan Evliyâsından Şeyh Abdülkuddûs
Çiftçilikle meşgûl olurdu...Abdülkuddûs hazretleri, nefsinin isteklerini yapmamaya çalışmakta meşhûr olup, kerâmetleri ile tanınmıştı. Sıdk ve ihlâsla huzûruna gelen dileğine kavuşur, kâmil, yetişmiş ve yetiştirebilen evliyâdan olurdu. Abdülkuddûs hazretleri nafakasını temin için zirâatle, çiftçilikle meşgûl olurdu. Fakat kalbi dâimâ Allahü teâlâ ile berâber idi.
Abdülkuddûs hazretlerinin çok çocuğu oldu. Oğullarının hepsi âlim ve mânevi ilimlerde mütehassıs idiler. Oğulları Delhi'de tahsil ederlerken, babalarını çok görmek isterlerdi. Babalarına; "Büyük bir işimiz var, huzûrunuza kabul edilmek istiyoruz" diye yazarlardı. Şeyh Abdülkuddûs hazretleri ise; "Onların bizim yanımıza gelmesi, ilim öğrenmelerine gevşeklik ve durgunluk verir; bizim onların yanına gitmemiz lâzım" buyurur ve ihtiyarlığına rağmen, kudretsiz hallerinde Dehli'ye giderlerdi.
Çok talebe yetiştirdi...
Şeyh Abdülkuddûs çok talebe yetiştirdi. Pekçok halifesi vardı. İmâm-ı Rabbâni hazretlerinin babası Abdülehad hazretleri, Abdülkuddûs'ün talebelerindendi. Halifelerinin meşhûrları; büyük veli Şeyh Burev ve Şeyh Abdülgafur A'zampûri idi...
Abdülkuddûs hazretlerinin birçok kıymetli eseri vardır. En meşhûru "Envâr-ül-Uyûn"dur. Yedi bölüm üzere tertib edilmiştir. Birinci bölümde hocası Abdülhak Radulevi'nin menkıbelerini yazmıştır. Orada buyurur ki: "Her ne kadar ben Mahdûm Şeyh Muhammed'in talebesi isem de, onun ceddi olan Şeyh Ahmed'den daha çok feyz aldım."
Bu mübarek zat, 1538 (H. 944) senesinde Hindistan'ın Kenkâh şehrinde vefat etti. Vefat ederken; "Allahü teala merhametlilerin en merhametlisidir" buyurdu. Bu onun son sözleri oldu...