I­rak Velî­le­rin­den Ebû Bekr Ensârî

I­rak Velî­le­rin­den Ebû Bekr Ensârî
BİN­Dİ­Ğİ GE­Mİ BAT­TI!..
Bir ara bir ses du­yup dı­şa­rı çık­tı. İh­ti­yar bir ki­şi ba­ğı­ra­rak; "İçin­de in­ci olan kay­bol­muş ke­se­yi bu­lup ge­ti­re­ne, şu el­bi­se ile beş yüz di­nar ve­re­ce­ğim" di­yor­du. O ih­ti­ya­ra ke­se­si­ni tes­lim et­ti. O da vâ­det­ti­ği el­bi­se­yi ve beş yüz di­na­rı ver­di. An­cak, Ebû Bekr En­sâ­ri onun ver­dik­le­ri­ni al­ma­dı. O ih­ti­yar da, çe­kip git­ti...
Bir sü­re son­ra Ebû Bekr En­sâ­ri Mek­ke-i mü­ker­re­me­den ay­rıl­dı. Bir sâ­hil­den ge­mi­ye bin­di. Ge­mi yo­la çık­tık­tan bir za­man son­ra fır­tı­na çık­tı ve dal­ga­lar ge­mi­yi par­ça­la­dı. Ge­mi­de bu­lu­nan­la­rın ço­ğu bo­ğul­du. Ebû Bekr En­sâ­ri bü­yük­çe bir tah­ta par­ça­sı­na tu­tu­nup kı­yı­ya çık­tı. Ora­nın bir ada ol­du­ğu­nu öğ­ren­di. İn­san­la­rıy­la ta­nış­tı. Ora­nın hal­kı­nın bü­yük bir kıs­mı onu din­le­mek için mes­ci­de koş­tu. On­dan, ken­di­le­ri­ne ve ço­cuk­la­rı­na Kur'ân-ı ke­ri­mi öğ­ret­me­si­ni is­te­yin­ce, di­lek­le­ri­ni ye­ri­ne ge­tir­di. Da­ha son­ra ona; "Ara­mız­da ye­tim bir kız­ca­ğız var. Onun­la ev­len­me­ni­zi is­te­riz" di­ye­rek ıs­rar et­ti­ler. O da ka­bul et­ti...
Ak­ra­bâ­la­rı kı­zı, boy­nun­da pı­rıl pı­rıl par­la­yan ger­dan­lık ol­du­ğu hal­de evi­ne ge­tir­di­ler. Bu ger­dan­lık, yol­da bul­du­ğu ke­se­nin için­de­ki ger­dan­lık idi. Ona dik­kat­le ba­kın­ca, kı­zın ak­ra­bâ­la­rı se­be­bi­ni sor­du­lar. On­la­ra, Mek­ke-i mü­ker­re­me­de ba­şın­dan ge­çen hâ­di­se­yi an­lat­tı...

"İŞ­TE BU, ONUN KI­ZI!"
O za­man on­lar, teh­lil ve tek­bir ge­tir­me­ye baş­la­dı­lar. On­la­ra; "Bu ha­le siz ni­ye şa­şır­dı­nız?" di­ye sor­du­ğun­da; "An­lat­tı­ğın ha­di­se­de­ki o ger­dan­lı­ğın sâ­hi­bi olan ih­ti­yar, bu kı­zın ba­ba­sı­dır. O du­â eder ve se­nin için; "Ben, onun gi­bi Müs­lü­man gör­me­dim. Ey Al­lah'ım! Onun­la be­nim ara­mı bir­leş­tir. Kı­zı­mı da ona ni­kâh ede­yim" der­di. İş­te şim­di o du­rum hâ­sıl ol­du. Siz onun kı­zıy­la ev­len­di­niz" de­di­ler...
Bu ev­li­lik­ten iki ço­cu­ğu ol­du. Da­ha son­ra zev­ce­si ve­fât et­ti. Ger­dan­lık, ço­cuk­la­rıy­la ona kal­dı. Son­ra iki ço­cu­ğu da ve­fât edin­ce, o ger­dan­lık ona in­ti­kâl edip elin­de kal­dı. O da onu sat­tı ve eli­ne ge­çen­le­ri Al­lah yo­lu­na sarf et­ti...

Günah Işlemek, Ölümü Unutmanın Alâmetidir

Vehbi Tülek

Ahiret Yolculuğundan Gâfil Olan Zavallıdır!

Vehbi Tülek

İnsanla Hayvan Arasını Ayıran Fark Edeptir!

Vehbi Tülek

Beni Sâlih Duânızdan Unutmayın Efendim

Vehbi Tülek

Bütün Mahlûklar, Allahü Teâlânın Kudretindedir

Vehbi Tülek