İbn-i Harbeveyh
İnsanlara vefâtından sonra da, hayatta ikenki gibi muâmele edilir. Onun için, Resûlullah efendimize (sallallahü aleyhi ve sellem) hayatta iken olduğu gibi, vefâtlarından sonra da aynı edebi gözetmek gerekir.
Hazreti Ebû Bekr (radıyallahü anh) buyurdu ki: "Hayatta iken de, vefâtlarından sonra da Resûlullah efendimizin huzûrunda sesi yükseltmemek gerektiği bildirilmiştir."
Âişe (radıyallahü anhâ), Resûlullah efendimizin mescidinde çivi ve başka şeylerin çakılmasından mütevellid bir gürültü duyunca; "Resûlullah efendimizi rahatsız etmeyin" diye haber gönderirdi. Şöyle bildirilmiştir: "Hazreti Ali, evinin kapısının tamir edilecek bir kısmı olduğu zaman, Resûlullah efendimizi rahatsız etmemek için tenhâ bir yere götürür, öyle tamir ederdi."
Urve (radıyallahü anh) nakletti: "Birisi, Hazreti Ömer'in huzûrunda Hazreti Ali'ye dil uzatınca, Hazreti Ömer o şahsa; "Allahü teâlâ senin yüzünü çirkinleştirsin. Şimdi kabrinde Resûlullah efendimize eziyet ettin" dedi.
Ka'b-ül-Ahbâr'dan (radıyallahü anh) şöyle rivâyet edilmiştir: "Her fecrin doğuşunda, yetmişbin melek iner, Resûlullah efendimizin kabr-i şerifini kuşatırlar, kanatlarını sürerler. Resûlullah efendimize salevât okurlar. Akşam olunca yükselirler. Sonra onlar kadar bir grup melek iner ve onların yaptıklarını yaparlar. Böylece kabr-i şerifin yanına gelinip duâ edildiği zaman, orada bulunan meleklerin huzûrunda duâ edilmiş olur. Melekler oraya, o kabirde Resûlullah efendimiz bulunduğu için gelmektedirler. Bu sebeple, Eshâb-ı kirâm, tazimden dolayı, Resûlullah efendimizin kabr-i şerifinde seslerini alçaltırlar, kısarlardı."
Ömer bin Hattâb'ın (radıyallahü anh)) şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: "Taifli iki kişiye; 'Eğer siz buralı olsaydınız, sizi incitirdim. Çünkü siz, Resûlullah efendimizin mescidinde seslerinizi yükseltiyorsunuz' buyurdu."