"Allahü teâlâ rızâsını tâatte, gazabını mâsiyette (O'na isyân etmede) saklamıştır."
"Allahü teâlâdan râzı olmak demek, O'ndan gelen bütün belâ ve elemlerden zevk almaktır."
"Allahü teâlâ, söz ve amel kuvvetini verdikten sonra, senden konuşma kuvvetini alsa, ameli bıraksa hiç üzülme! Çünkü bu senin için bir nîmettir. Zîrâ konuşmada âfet ve ziyan çok olur. Maksat, Allahü teâlânın istediği iş ve ibâdetleri yapmaktır. Eğer ameli alıp, sende konuşmayı bırakırsa, bağırarak ağla ki, senin için büyük bir musîbettir. Eğer ikisini birden alırsa; senin için dert, kötülük ve büyük bir yaradır."
"Sabır; şikâyeti terk etmek, belâlara zevk alarak rızâ göstermektir."
"Fütüvvet; din kardeşlerinden gördüğün eziyetlere sabretmen ve onları affetmendir."
"İhlâs; ameline bakmamak, yâni hiçbir zaman amelini beğenmemektir."
"Bir kimse âlimler ile oturup, onların bildiği bir şeye muhâlefet etse, Allahü teâlâ o kimsenin kalbinden îmân nûrunu alır."
"Sırrını muhâfaza etmek, kalbini kötülüklerden korumak ve farzları edâ etmek, Allah'a yakın olanların vasıflarındandır."
"Zühd; dünyâyı küçük görüp, onun sevgisini kalbden silmektir."
“Amellerde mütâbeat, yâni Resûlullah’a ve getirdiklerine uymak; uzuvları, O’nun yasak ettiği ve mekruh buyurduğu işlerden, söz ve fiil olarak uzak tutup bağlamak, faydasız meclis ve toplantılara gitmemektir. Tâlibi, Hak’tan meşgûl edip alıkoyan her şey, o vaktin mâlâyânîsi, yâni faydasızı, boş şeyi demektir. Bâtılların sohbetinden, arkadaşlığından kaçınmalıdır. Hakk'ı istemeyen ise, hakîkatte bâtıldır.”
“Bir gün Emîr-ül-Müminîn hazret-i Ali; 'Ben hiç kimseye aslâ iyilik ve kötülük etmedim' buyurdu. Oradakiler bu söze hayret ettiler ve; 'Ey Emîr-ül-müminîn, belki sizden hiç kimseye karşı bir kötülük meydana gelmiş değil, ama iyilik için ne buyurursunuz?' dediler. Buyurdu ki: 'Allahü teâlâ, Câsiye sûresi 15. âyetinde meâlen; (Sâlih [iyi] amel eden kendine, kötülük eden de kendine etmiş olur) buyurdu. O hâlde benden meydana gelen her iyilik ve kötülük, aslında benim içindir ve banadır, başkasına değil."
Bu sebebledir ki büyükler; “Bu, kişinin iyiliği için yeter” demişlerdir.