İlmin Nûrları ârife Işık Tutar
Bir gün bir kimse Ebû Osman Mağribi'nin yanında bulunuyordu. Kendi kendine; "Acabâ Ebû Osman'ın arzu ettiği bir şey var mıdır?" diye düşündü. Bu anda Ebû Osman hazretleri; "İhsân edilenler yetmiyormuş gibi, bir de başka şeyler mi arzu edeyim" buyurdu.
Bu mübarek zat, sohbetlerinde buyurdu ki:
"Şükür, nimete hakkıyla şükretmekten âciz olduğunu bilmektir."
"Güzel ahlâk, Allahü teâlânın takdirine râzı olmaktır."
"Tasavvuf yolunda bulunanın yapacağı ve dikkat edeceği en makbul şey; nefsini hesâba çekmektir."
"Verânın, şüpheli şeylerden sakınmanın faydası, âhirette hesâbın kolay olmasıdır."
"Bir kimse zenginlerle sohbeti, fakirlerle bulunmaya tercih ederse, kalbi ölür."
"Başkalarının hâlleriyle meşgul olan, kendi hâlini kaybeder."
"Her şey zıddı ile bilinir. Bir şeyin zıddı bilinmezse, o şeyi tanımak mümkün değildir. İhlâs sâhipleri de, ihlâsın zıddı olan riyâyı tanıyıp onu terk ettikten sonra ihlâsı bilebilirler."
"Mecbûriyet gibi özür hâli müstesnâ, açgözlülük ve iştahla zenginlerin yemeğine el uzatan kimse, ebediyyen iflâh olmaz."
"Mahlûkâtı ibret almak, kendi nefsini nasihat almak, Kur'ân-ı kerimi onun hakikatine ermek için düşün."
"Zühd; harama düşmek korkusuyla mübahların fazlasını terk etmek, sonra da dünyâlıklar kimin eline geçerse geçsin aldırmamaktır."
"Şüphesiz ki Allahü teâlâ, dünyâya düşkün olmayan zâhide istediğinden fazla, dünyâya rağbet edene, düşkün olana istediğinden az verir. İstikâmet sâhibine ise istediği kadar verir."
"Nefsini recâ ve ümid ile meşgul eden tembelleşir, amelsiz kalır. Kendini havf korku ile meşgul eden ümitsizliğe düşer. Bu sebeple insan hem recâ hem havf ile meşgul olmalıdır."
"Avam, yiyecek ve giyecek şeyler nevinden nimetlere şükreder. Havâs, seçilmişler ise, kalplerine gelen feyze şükrederler."
"Sabır Allahü teâlânın emirlerini yerine getirirken sebâtlı olmak. O'ndan gelen musibetleri sükûnet içinde ve gönül hoşluğu ile karşılamaktır."
"İlmin nûrları ârife ışık tutar. Ârif bu ışık ile gaybın acâib ve garib cihetlerini görür."