Atâ bin Ebû Rebâh'a; "Kullara verilen en kıymetli şey nedir?" diye soruldu. O da; "Dîni bilmektir." cevâbını verdi. Yeğenine şöyle nasîhat etti:
"Ey kardeşimin oğlu! Sizden öncekiler, dünyâya ve âhirete faydası olmayan boş sözü sevmezler, Kur'ân-ı kerîmi okumak, Allahü teâlânın emir ve yasaklarını, Resûlünün (sallallahü aleyhi ve sellem) sünnet-i seniyyesini okuyup, öğrenip, bunlardan ve ihtiyaç hâlinde konuşmaktan başkasını boş söz ve fuzûlî iş kabûl ederlerdi."
Yine buyurdu ki: "Kim, Allahü teâlânın anıldığı bir mecliste bulunursa, Allahü teâlâ, onun bu meclisini, on kötü meclisine karşı keffâret yapar. Eğer bir kimse, Allahü teâlânın rızâsı peşinde olursa, bu hareketi, bulunduğu yedi yüz kötü meclise keffâret olur."
"Üç gün geçince kardeşlerinizi arayınız. Hasta iseler ziyâret ediniz. Eğer bir işle meşgûl iseler, yardımda bulununuz. Eğer sizi ziyâreti unutmuşlarsa kendilerine hatırlatınız."
Halîfe Abdülmelik'in, hac için Mekke'ye geldiğini duyan Atâ bin Ebû Rebâh hazretleri, ona şu nasîhati yaptı:
"Eshâb-ı kirâmın evlâdına iyi muâmele et. Onları incitme. Çünkü sen, onların vâsıtasıyla bu makâma gelebildin. Emrin altında bulunanların durumlarını da gözet. Sınır boylarında düşmana karşı nöbet bekleyen Müslümanlar hakkında da Allahü teâlâdan kork. Çünkü onlar düşmana karşı Müslümanların kalesidir. İhtiyaçlarını gider. Onları unutma. Sonra Müslümanların işlerini, hâllerini yokla araştır. Çünkü sen bunlardan mesulsün. Kapında emrin altında bulunanlar hakkında da Allahü teâlâdan kork, onların hâllerinden habersiz olma. Kapıyı kilitleyip, onları kapı dışında bırakma."
Atâ bin Ebû Rebâh hazretleri nasîhatini yapıp, bitirdikten sonra, gitmeye hazırlanırken, Halîfe; "Ey Ebû Muhammed! Bütün buyurduklarını yapacağım. Fakat hep başkasının ihtiyâcından söz ettin. Sizin hiç ihtiyâcınız yok mu?" diye sorunca; "Ben, dileklerimi, her şeyin sâhibi ve mâliki olan Allahü teâlâya arz eder, O'ndan isterim. Burada size, Müslümanların ihtiyaçlarını dile getirdim" deyince, Abdülmelik; "İşte şeref ve üstünlük budur. Zâten seni yükselten de bu hâlindir" dedi.