“Allahü teâlâ, gökleri ve yeri yaratmadan bin yıl önce, Tâhâ ve Yâsîn sûrelerini meleklere okudu. Yanî manalarını ilham etti. Melekler Kur’ân-ı kerîmi duyunca, bu Kur’ân-ı azîmüşşânın indirildiği ümmete müjdeler olsun. Veya Tûbâ ağacı onlar için olsun. Bu Kur’ân-ı hakimi yüklenen kalblere ve okuyan dillere de müjdeler olsun, dediler.”
“Mirâc gecesi, İbrâhim aleyhisselâma rastladım. Bana; 'Ümmetine selâm söyle. Cennetin toprağının temiz olduğunu, suyunun tatlı, zemininin düz ve ağaçsız olduğunu, orada dikilen fidanın, (Sübhânallahi velhamdülillahi ve lâ ilahe illallahü vallahü ekber) olduğunu haber ver' dedi.”
“Lokman Hakîm oğluna şöyle nasihat etti: Yavrucuğum, âlimlerin meclislerinde devamlı bulun. Hükemânın sözlerini dinle. Zîrâ Allahü teâlâ, yağmur suyu ile ölü toprağı ihyâ ettiği gibi, hikmet nûruyla da ölü kalbi diriltir... Yavrucuğum, ilimden bilmediğini öğren. Bildiğini bilmeyenlere öğret. Allahü teâlâyı zikreden bir kavim gördüğünde, onlarla beraber otur. Olur ki, Allahü teâlânın rahmetine kavuşmuşlardır. Sen de onlar sebebiyle rahmete kavuşursun.”
“İhlâs sûresi Kur’ân-ı kerîmin üçte birine muâdildir.”
“Kur’ân-ı kerîm okumak balgamı keser.”
“Ey Cebrâil! Mikâil’e ne oldu da hiç gülmüyor? diye sorduğumda; (O, Cehennem yaratıldığından beri gülmüyor) dedi.”
“Hikmet ona bölündü. Dokuzu bana, biri de insanlara verildi.”
“Kabir, âhiretin ilk durağıdır.”
“Kabir, müminler için Cennet bahçelerinden bir bahçe, kâfirler ve fâsıklar için ise, Cehennem çukurlarından bir çukurdur.”
“Kabir, etleri ve yağları yer ama, îmân ve ma’rifeti yiyemez.”
“Kanâat, bitmeyen bir mal ve tükenmeyen bir hazînedir.”
“Allahü teâlâ, nimetinin eserini, kulunun üzerinde görmeyi sever.”
“Toplu olarak yemek yiyiniz. Ayrı ayrı yemeyiniz. Zîrâ toplulukta bereket vardır.”
“Her iyilik bir sadakadır. Kardeşini güler yüzle karşılaman ve kendi kovandan onun kovasına su boşaltman bir sadakadır.”
“Her şeyin bir menbaı vardır. Takvânın menbaı da, âriflerin kalbleridir.”